Türkiye’yi her koldan yağmalıyorlar. Madencilikteki vurgun ise inanılmaz boyutlarda. Kâğıt üstünde güya altın madenciliğinden yüzde 15 pay alıyoruz. Gerçekleşen tahsilat yüzde 1 bile değil. Diğer madenlerde ise durum daha da kötü… Devlete ve topluma hiçbir şey kalmıyor. Tam bir yağma ve sömürü.

ABD başkanı Trump, Ukrayna’nın madenlerine barış karşılığı el koyarken, elde edilen geliri yüzde 50- yüzde 50 paylaşmayı önermişti. Baktı ki, Türkiye çok daha avantajlı ve sömürüye razı, yakın arkadaşı, fahri iç işleri bakanı petrolcü, madenci iş adamı Harold Hamm’ı Türkiye’yi soymakla görevlendirdi.

Harold Hamm’ın Fox News’e verdiği röportajdan anlıyoruz ki, bu kişinin görevi sadece Türkiye’nin madenlerini ve petrollerini yağmalamakla sınırlı değil. Aynı zamanda Türkiye’nin iç siyasetini, demokrasi ve hukuk standartlarını da dizayn edip Türkiye’yi iyice Orta Doğu’ya çivileyecek.

14 Mart 2025 ve 25 Mart 2025 arasında olan bitenleri sırasıyla hatırlayalım.

Önümüzdeki günlerde, maden ve enerji tekelleri için, Meclise Süper İzin yasası gelecek. Şirketlerin çevreyi, ormanları, meraları, doğal kaynakları tarım alanlarını diledikleri gibi yağmalamalarının önü açılacak. Zaten yağmalıyorlardı, işler daha kolaylaşacak, hızlanacak.

Bu yasa çıkmadan önce, 14 Mart’ta Harold Hamm’ın şirketi Continental Resources ile Enerji ve Kaynaklar Bakanlığı arasında, Houston’da detayları açıklanmayan bir anlaşma imzalandı. Buna göre Hamm, Trakya ve Diyarbakır'da petrol sondaj sahası kuracak.

Malum 16 Mart’ta, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump telefonla görüşmüş, 19 Mart’ta da Ekrem İmamoğlu tutuklanmıştı. Hamm’ın Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından 6 gün sonra 25 Mart’ta Fox News’in sorularına verdiği yanıta bir göz atalım:

Muhabirin, “Türkiye’de büyük bir huzursuzluk görüyoruz. Bunun petrol sektörüne etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?​” sorusuna verdiği yanıt Türkiye’nin nasıl bir Orta Doğu ülkesine dönüştürüldüğünü çok berrak şekilde ortaya koyuyor.

“Demokratik olmayan ya da bir dereceye kadar demokrasinin var olduğu ama yeterli olmadığı ülkelerde böyle şeyler olur. Bilirsiniz, muhaliflerinizi hapse atarsınız ve onların icabına bakarsınız. Endişelenmiyorum."

Bu ifadeler, laik Cumhuriyete, demokratik hukuk devletine inananlar için kabul edilemez. Ama maalesef karşı devrimin özellikle son 20 yıllık atağı sonrasında bu hale geldik. Toplum ve devletin tüm kurumlarında çoklu bir çürüme yaşıyoruz. Çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak ve aşmak bir yana Orta Doğu bataklığına hızla sürükleniyoruz. Türk kimliğini ve kültürünü kaybettik, Arap kültürü ve kimliği, toplumun önemli bir bölümünü etkisi altına aldı. Kabullenmiyor ve ret ediyorum. Atatürk ilke ve devrimlerine, laik Türkiye Cumhuriyetine, demokratik hukuk devletine sahip çıkmak için direnmek ve karşı devrimi püskürtmek zorundayız.