Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, yaklaşık bir hafta kadar önce, emeklileri kızdıran bir açıklama yaptı. 2002 yılından bu yana emeklileri enflasyona ezdirmemişler. Kamuda tasarruf yapmak için emekli aylıklarından kesmek gerekirmiş. 25 yıl prim ödeyip 30-35 yıl aylık almaları devlete bir yükmüş.
Daha önce defalarca detaylarına girip hesabını yapıp yayınlamıştım. Bugün detayına girmeyeceğim. Merak eden 25 Haziran 2025 tarihli Ege Saati Gazetesindeki yazımı bulup inceleyebilir. 2020 yılından itibaren elimizde iki ayrı enflasyon hesabı var. Bir tanesi TÜİK’in, diğeri de bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG’ın ölçtüğü enflasyon… 2020 yılı Ocak ayında 1500 lira olan en düşük emekli aylığının bugün aynı alım gücüne ulaşması için olması gereken seviye 48.000 lira. Peki en düşük emekli aylığı ne kadar? 16.880 lira. İktidar sadece son 5 yılda, emeklinin alım gücünün yüzde 65’i uçurmuş.
Bir diğer hesap, altın hesabı… 2002 yılında en düşük emekli aylığı ile 8.5 çeyrek altın alınıyordu. Bugünkü değeri 70 bin 550 lira. Altın hesabına göre de 2002 yılından bugüne kadar geçen 23 yılda, emeklinin alım gücünün yüzde 76’sı buhar olmuş.
Emeklilerden 25 yıl prim alıp 35 yıl ödüyoruz gerçeği yansıtmıyor. Böyle örnekler elbette vardır. Ama emekli olduktan hemen sonra hatta emekli olmadan da hayatını kaybedenlerin olduğunu niye saklıyorsunuz? Gerçek şu. Türkiye’de ortalama emeklilik yaşı 52. Ortalama ömür de 78… 22 yaşında işe giren bir kişi 30 yıl prim ödüyor. Buna göre ortalama olarak bir emekli 30 yıl prim ödüyor, 23 yıl aylık alıyor.
Bir başka sorun da şu. Devleti yönetenler, çalışanlardan topladıkları primleri doğru düzgün nemalandırsaydı sosyal güvenlik sistemi büyük açıklar vermezdi. Ayrıca şurası da bir gerçek ki, Türkiye’de emekliler için hükümet harcamalarının ulusal gelirdeki (GSYH) payı dünya ortalamasının epey altında kalıyor.
Türkiye’de emekliler için hükümet harcamalarının ulusal gelire oranı yüzde 4.3 iken dünya ortalaması yüzde 7.9, Avrupa ortalaması yüzde 11.3… Kuzey Afrika ile kıyaslarsanız, evet şimdilik onlardan daha iyiyiz. Oralarda yüzde 1.7…
Emekliler, bir ülkenin yardıma muhtaç, “ölse de kurtulsak” diyeceğiniz bireyleri değil, aksine bir ülkedeki kamusal varlıkların en büyük sahibidir de… Bu kamusal varlıklardan pay alması gereken öncelikli kesim emeklilerdir. O nedenle, emeklilere prim dışında da hükümet harcaması payının artırılması kamusal bir mülkiyet hakkıdır.
Emeklilerin kamusal mülkiyet hakkını bir sonraki yazıda daha da açacağım.