PKK, Kürt bebeklerini özgürlük için mi öldürdü?

PKK’nın kendini fesih etme bildirisi ile başlayan Terörsüz Türkiye süreci, Cumhuriyet’in ulus devlet yapısı ve laik yapısını yok etme yolunda hızla ilerliyor.

ABD Büyükelçisi’nin Sevr’i hatırlatması, Osmanlı Millet sisteminden övgüyle söz etmesi, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap ittifakını hedef olarak ortaya koyması, Türklük kavramı yerine Türkiyelilik kavramını savunması, 15 Temmuz’da Bayrak vesilesi ile yurdun dört bir tarafını donattıkları afişlerde “Milletin adı Türkiye” ifadesi, nereye doğru gittiğimizi gösteriyor.

***

Şimdi sıra, “Terörsüz Türkiye” süreci için Meclis’te komisyon kurulmasına geldi. CHP’nin bu komisyona üye vereceği anlaşılıyor. Başından beri itiraz ettiğimiz bir konu var. PKK’nın kendini fesih bildirisindeki ifadeyi ret etmeden, kurulacak komisyona üye vermek, Lozan’ı ve dolaylı olarak da Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını tartışmaya açmak demektir, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere soykırım yaptığını kabul etmek demektir. PKK fesih bildirgesinde silahlı mücadelenin meşru kaynağı olarak, Lozan’da Kürt varlığının inkar edilmesi ve devletin Kürtlere soykırım uygulamasını göstermişti. Bu ifade ortada dururken müzakereye oturmak başlı başına ihanete ortak olmak demektir.

***

Öncelikle şunu belirtelim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve Türk kimliği bir üst kimliktir. Tüm etnik kimlikler, o kişilerin onurudur. Her alt kimliğin ana dilini öğrenmesi, konuşması, kültürünü yaşatması en doğal haklarıdır. Ana dili öğrenmek ve konuşmak başkadır, resmi dil başkadır. Ulus devletlerde de (Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya gibi) federatif yapıdaki devletlerde de (ABD, Almanya gibi), hemen hemen bütün ülkelerdeki uygulama budur.

***

Kürtlerin bağımsızlığı ve demokratik hakları için mücadele ettiğini iddia eden PKK’nın neler yaptığını ne çabuk unuttuk. PKK terörü nasıl başladı, hatırlayan var mı? Kürt köylerini basarak, kundaktaki masum Kürt bebeklerini, Kürt kadınları öldürerek mi Kürtlerin demokratik haklarını savunuyorlardı? Önce Kürtleri öldürdüler, ardından da devletin Güneydoğu Anadolu’ya gönderdiği gencecik kadın öğretmenleri, mühendisleri kalleşçe katlettiler. Sonrasında palazlanınca orduya ve güvenlik güçlerine saldırdılar. PKK ve PYD’yi ya da Suriye Demokratik Güçlerini farklı örgütler olarak görerek, ABD’nin dağıttığı TIR’lar dolusu silahları görmezden gelerek hangi barış sürecinden söz ediyoruz.

***

Şunu da hatırlatalım. Sanki Osmanlı döneminde Kürtlerin hakları vardı da, Cumhuriyet kurulduktan sonra Lozan’la bu hakları ellerinden alındı. Nüfusun yüzde 85’i köylerde yaşıyordu. Kürt-Türk demeden hepsi sefalet içindeydi. Türkler de, Kürtler de yurttaş bile değildi, hepsi padişahın kullarıydı. Doğu’da Kürtler, batıda, Adana’da Eskişehir’de Türkler padişah kulluğunun yanı sıra toprak ağlarının da marabası idi… Bugün Kürtler, hala feodal yapı içerisinde Kürt aşiret reisleri, toprak ağaları, sahte şeyhler ve tarikatlar tarafından sömürülmeye devam ediyor.