Görevlerinden biri de enflasyonla mücadele olan Merkez Bankası, defalarca yazılıp anlatılmasına rağmen, ısrarla aynı hatayı sürdürüyor. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ABD’nin Başkenti Washington’da yaptığı sunumda, “Talep koşullarının enflasyonun düşme eğilimini bozmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası ekibi, ısrarla Türkiye’deki enflasyonun talepten kaynaklandığını, faizlerin yüksek tutulması ve emekli aylıkları ile asgari ücret artışlarının sınırlandırılması gerektiğini savunuyorlar ve dezenflasyon programını bunun üzerine inşa ediyorlar.

Buna karşılık iki yıldır, çok sayıda iktisatçı defalarca yazdık. Türkiye’de enflasyon yaratan talep, dar gelirlinin halkın, emeklinin asgari ücretlinin talebi değil. Aksine her geçen yıl bu kesimlerin talebi fiziksel olarak geriliyor. Enflasyonu artıran talep, nüfusun yüzde 10-15’inin tüketim talebindeki çılgın artışlar. Siz yüksek faiz politikalarınızla, bu kesime ayrıca bir gelir aktarıyorsunuz. Bu kesimin faiz geliri ile birlikte tüketimi de artıyor. Enflasyonu azdırıyor. Diğer taraftan faiz yoluyla bu kesimin mevduatları artıyor. Buna bağlı olarak geniş tanımlı para arzı da artıyor.

Diğer taraftan bütçe açıklarınız ve vergi politikalarınız da, bırakın enflasyonla mücadeleyi, enflasyonu daha da körüklüyor.

Türkiye’nin ekonomideki en önemli kök sorunlarından biri de “kamu harcamaları” denilen Ankara’nın şatafat harcamaları, yandaş zengin gereksiz ve maliyetinin üç katı on katına yaptırılan alt yapı yatırımları, verilen hazine garantili otoyollar, havaalanları, şehir hastaneleridir. Bütçe açıklarıdır. Bunların hepsi, vatandaşın vergisiyle finanse ediliyor. Üstelik bu vergiyi de en üst gelir grubundan almıyorlar.

Vergilerin yüzde 65’i dolaylı vergiler. Doğrudan vergilerin yüzde 24’ü gelir vergisi. Bunun da büyük çoğunluğunu çalışanlar ödüyor. Serbest meslek kazançlarının bu vergiler içindeki payı yok denecek kadar az. Yüzde 11 kurumlar vergisi. Nüfusun yüzde 15’i açlık sınırın, yüzde 70’i yoksulluk sınırının altında. Vergilerin büyük çoğunluğunu yoksulluk sınırının altında yaşayanlardan dolaylı olarak topluyorsun. Milli gelirin yarısına el koyan yüzde 20’lik nüfustan yüzde 12 dolayında vergi alıyorsun.

Ve hala kalkıp düşüremediğin enflasyon için vatandaşın talep artışını bahane gösteriyorsun.

Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele adı altında yanlış politikaları tekrarlarsa, biz de zorunlu olarak aynı yazıları tekrarlamak zorunda kalıyoruz.

Adil bir vergi düzeni, denk bütçe sağlanmadıkça, yandaş zengin eden kamu harcama politikalarından ve ihale düzeninden vaz geçilmedikçe, başta tarım olmak üzere üretimi artıran ekonomi politikaları geliştirilmedikçe bu enflasyon düşmez.

Mehmet Şimşek’in çalışıyor dediği program, dezenflasyon programı değil. Halkı daha da yoksullaştırıp servet transferi programı.

Programın ekonomi politiği : “Aç bırak itaat etsin, cahil bırak biat etsin”