Burası Türkiye, olmaz denilen her şey oluyor. Bir mahkeme, Anayasa’ya ve yasalara aykırı karar alarak gündemi işgal ediyor. Borsada spekülatif hareketlere zemin hazırlıyor. Hazinenin borçlanma maliyetlerini yükseltiyor. Eh artık, YSK bile sözü edilen mahkemenin Anayasa’ya ve yasalara aykırı karar verdiğini ilan etti. Durmadan değişen gündem nedeniyle, halkın geçim derdini, ülkenin karşılaştığı milli güvenlik sorunları ve Cumhuriyet’in karşı karşıya kaldığı yıkım sürecini konuşamıyoruz.

Hukukçular, artık hukukun tamamen bittiğini söylüyorlar. Ekonomi dersen bataklığa saplandık. Bir avuç yerli ve yabancı şirket ülkeyi ve doğamızı yağmalıyor. Nüfusun yüzde 10-15’i çok büyük bir refah içinde. Yüzde 10 kadarı idare ediyor, yüzde 80’e yakını ise sürünüyor. Okula giden çocukların önemli bir bölümü aç. Gençlerin umutları kalmadı. Fırsatını bulan iyi eğitimli gençler kapağı yurtdışına atıyor. Gençlerin bir kısmı, üstelik 18 yaş altı uyuşturucu bağımlısı haline gelmiş, organize suç çetelerinin tetikçisi olmuş. Köy nüfusu ve çiftçi neredeyse kalmadı. Tarım çöktü. Güvenli gıdaya ulaşım zorlaştı, halk sağlığı ve açlık tehdidi giderek artıyor.

Sayıları 1 milyonu bulan Afgan asıllı Amerikan askeri ile aralarında ne kadar cihatçı terör örgütü üyesi olduğunu bilmediğimiz 10 milyon civarında sığınmacı, ülkenin gerçek milli güvenlik sorunu olmuş. ABD ya da İsrail’in düğmeye basmasıyla her an ortalığı karıştırmaya hazır durumdalar. Ama iktidara ve iktidarın yargısına göre bunlar ülkenin beka sorunu değilmiş. 6 genç kızdan oluşan müzik grubu ülkenin milli güvenlik sorunuymuş. Konserleri ve yurtdışına çıkışları yasaklanmalıymış. Yok İranlı bir sanatçı tehlike saçıyormuş. Konserleri yasaklanmalıymış.

Bunları tartışmaktan, çarşıyı pazarı, yoksulluğu unutturacaklarını sanıyorlar. İktidarın propaganda aygıtları, istediği kadar, hukuku karıştırarak, baskıları artırarak milleti oyaladığını zannetsin… Milletin gündemindeki geçim sıkıntısı her geçen gün ağırlığını artırıyor. Belki televizyonlarda gazetelerde yeterince tartışılmıyor ama çocuklarını okula aç göndermek zorunda kalan aileler, çarşı pazardan eli boş dönen emekliler, işçiler, siftah yapamayan, kirasını ödeyemeyen esnaf bileniyor. Türkiye tarihinde, yoksul ve orta kesimden bir avuç zengine böylesine ağır bir servet transferi görülmedi. Böylesine yaygın bir sefalet yaşanmadı. İşin kötüsü tarıma öylesine büyük darbe vurdular ki, yakın gelecekte ciddi bir kıtlık ve açlık tehlikesi bizi bekliyor.

“Boş tencerenin götüremeyeceği iktidar yok” sözü mü geçerli olacak, yoksa milleti açlıkla ve baskı ile mi terbiye edecekler? Göreceğiz.