Geçen gün; emekli Amiral Cem Gürdeniz’in sosyal medya hesabındaki paylaşımında gördüm… Dünyada her gün 100 milyon varil petrol tüketiliyor.

Bu, somut bir rakam…

Ama o da ne?

Finans dünyası aynı gün 6 milyar varil petrolün ticaretini yapıyor !

Evet, evet ! Yanlış duymadınız, 6 milyar varil… Yani tüketimin tam altmış katı !

Hayal ürünü petrol… Sanal sözleşmeler, vadeli işlemler, türev kâğıtlar vesaire… Yani, hiç çıkarılmamış, hiç yakılmamış petrol.

Petrol değil, illüzyon ! Ve bu illüzyonun yarattığı köpüğün üstünde, “dünyayı yönettiğini sanan” adamlar var. Kravatları sıkı, dilleri diplomatik, niyetleri vahşi... Onlar şimdi İran’ın kapısını çalıyor. Yine bir "nükleer bomba" masalı ile… Tıpkı, bir tarihler “Irak’ın elinde kimyasal silah olduğu” yalanıyla “Saddam rejiminin yıkılması için” Orta Doğu’ya yapılan askeri müdahale gibi… Yine bir "kural temelli dünya düzeni" teranesi. Ve elbette perde arkasında 720 trilyon dolarlık bir sanal sermaye.

Ne demek 720 trilyon dolar? Dünyanın toplam milli geliri sadece 110 trilyon dolar.
Yani reel dünya, finans kapitalin sanal balonunun içinde debeleniyor. Üretenler, borçlanarak hayatta kalıyor. Tüketenler, krediyle özgürlük satın aldıklarını sanıyor. Ve dünya her sabah, bir önceki gün uydurulmuş kurgularla uyanıyor.

Finans kapitalin bu devasa çarkı dönsün diye askerî-endüstriyel kompleks durmadan savaş istiyor. ABD, bu düzenin baş mimarı; NATO, onun pazarlamacısı ve İsrail, en gözü kara tetikçisi. İran’a yönelik baskının, ablukaların, suikastların sebebi "nükleer güvenlik" değil, jeopolitik maden haritası, enerji yolları. Ve en nihayetinde: paranın itibarını silahın şiddetiyle koruma çabası.

Ama her saadet zinciri gibi, bu da çökmeye mahkûm. Çünkü para tükenmeden önce güven tükenir. Çünkü cephane bittiğinde değil, hikâye inandırıcılığını yitirdiğinde savaş kaybedilir.

Bakın üretim rakamlarına: ABD’nin dünya imalatındaki payı %16’ya geriledi.
Çin ise %31’le neredeyse iki katına ulaştı. Amerika’nın bastığı dolar, artık karşılığını doğu fabrikalarında bulamıyor. Dolayısıyla, bu saadet zinciri darbe üstüne darbe yiyor.

Ve Türkiye… Benim güzel, yorgun ve üzgün kadim memleketim...
Bu saadet zincirinin figüranı mı olacak, yoksa yeni bir üretim hikâyesinin öncüsü mü?

Bu sorunun cevabı; ne Washington’da ne Brüksel’de, ne Tel Aviv’dedir... Bunun cevabı; Anadolu’nun toprağında, gençlerin aklında ve üreticilerimizin nasır tutmuş ellerindedir.

Unutulmamalıdır ki; sanal sermaye korkuyla beslenir. Üretim ise umutla…
Ve hiçbir imparatorluk, korkuyu umut kadar uzun süre satamaz.