Orman yangınları dur durak bilmiyor. En son 7 Temmuz’da Ege Saati’nde yazmıştık. Bugün devam edelim. Bu mevsimde orman yangınlarının çıkması normal… Ama normal olmayan, yangına müdahaleler çok yetersiz, can kayıpları veriyoruz, son 40 yıldır her sene hemen hemen aynı miktarda orman yangını çıksa da yanan alanlar özellikle son 20 yılda 100 kat artmış durumda. ( Bu veriyi Tarım Orman İş Sendikası Kurucu Başkanı Şükrü Durmuş’tan almış ve 7 Temmuz’da paylaşmıştım.)

Devlette ve toplumsal yapıda, hemen her alanda, çoklu kurumsal bir çürüme ve çöküş süreci yaşıyoruz. Orman yangınlarındaki büyük kayıplar da bu sürecin bir parçası…

İktidarın 23 yıllık ekonomi politikaları sonucunda Türkiye, artık dünya ekonomisinde, işbirliği yapılacak, iş ortağı olacak bir ülke olmaktan çıktı, madenleri, doğal kaynakları sömürülecek bir ülke olarak görülmeye başlandı.

Nüfusun yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çiftçi ve sanayici üretemiyor, esnaf satış yapamıyor. Ekonomi tıkandı. Ekonomide teknik olarak alınacak hiçbir tedbir kalmadı. Çalışıyor dedikleri program çalışmıyor. Yüksek faizle kuru baskılayarak yurt dışından döviz bulma ve enflasyonu indirme politikası işe yaramıyor. Enflasyon yapışkan hale geldi. Dövizi tutmak ve döviz bulmak için sürekli daha fazla faiz ödemek zorundayız. Ancak burada da yolun sonuna gelindi. Ekonomi, döviz üretemiyor. İktidarın bulduğu çare, madenlerin ve doğal kaynaklarının sömürge ülkelerde olduğu gibi dış ve iç sermayeye yağmaya açılmasıdır. Şunu da hatırlatalım. Bu tür madencilik faaliyetlerinin ülke ekonomisine ve toplum refahına en ufak katkısı yoktur. Sadece ülkeye döviz girer, iktidar bir süre daha ekonominin çarklarını çevirme olanağı bulur, sermaye doğal kaynakları yağmalar, madencilere izin veren otorite zenginleşir.

Orman yangınlarının arkasında, aşırı sıcaklar kadar, ormanlık alanlarda maden ruhsatı almış madencilerin, otel yapmak isteyen turizmcilerin, bakım onarım masraflarından kaçınan elektrik dağıtım şirketlerinin olduğu yönünde kuşkular var.

Her orman yangınında gözlerimiz THK’nın yangın uçaklarını arıyor. Ama ne yazık ki, THK uçakları devre dışı bırakılıyor. Yeni uçaklar alınmıyor. THK uçaklarını modernize etmek, hatta onun üstüne yeni uçaklar almak için Türkiye, kaynak aktaramaz mıydı? Elbette kaynak bulunurdu ama siyasal tercih, ormanlık alanların madenlere açılması olunca, mevcut yangın uçakları atıl bırakıldı, yeni uçak alınmadı.

Meclis tatile çıkarken, zeytinliklerin, ormanların, sulak alanların, tarım alanlarının madenlere açılması yasası neyse, yangın uçağı alınmaması da aynı siyasal tercihin ürünü. Siyasal irade, yangın söndürme uçağı istemiyor.

Karşılaştırma yapmak için birkaç veri aktarayım. THK’nın elindeki uçakların aktif olanlarının değeri yaklaşık 6 milyon dolar. Daha yüksek kapasiteli yangın söndürme uçakları 10 - 12 milyon dolar civarında. İktidarın, sadece bu yılın ilk altı ayında rantiyelere ödediği faiz, yaklaşık 28 milyar dolar. Ortalama ayda 4.5 milyar dolar faiz öderken, Haziran ayında 7 milyar dolara yakın faiz ödedik. Haziran’da faiz ödemesinin, diğer aylardan 2.5 milyar dolar daha fazla olmasının nedenlerinden biri de, Ekrem İmamoğlu’na yapılan yargı darbesi… Bir aylık faiz ödemesi ile yaklaşık 1000 adet THK uçakları kapasitesinde, ya da 600 adet çok daha büyük kapasitede yangın söndürme uçağı alabilirdik. Elbette bu kadar uçağa ihtiyacımız yok. Üçte biri bile hem bizi, hem komşu ülkeleri ihya eder.

Orman Genel Müdürlüğü’nün envanterinde 10 yangın söndürme uçağı ile 9 helikopter bulunuyor. Yaz aylarına kiralamalarla uçak sayısı 28’e helikopter sayısı da 105’e çıkıyor. Hem kiralama için gereksiz para ödeniyor, hem de kiralanan uçak ve helikopterler, sorti başına para aldığı için, ne kadar canla başla çalışıyor, zamanında mı yoksa gecikme ile müdahalede bulunuyor gibi kuşkular oluşuyor.