Bitti sanıyorduk.

Danıştay 2022’de iptal etmişti. “Hukuk kazandı” diye umutlanmıştık. Meğer sadece beklemişler. Üç yıl sonra aynı madde, virgülüne bile dokunulmadan, bu kez Meclis Komisyonu’ndan geçirildi.

Ne bilim dinlediler, ne çiftçiyi, ne doğayı. Çünkü mesele zeytin değil, mesele para.

AK Parti, bu yasayla Türkiye’nin kalan son doğal varlıklarına da el koyma operasyonuna yeni bir halka ekledi. Zeytinlikleri maden sahasına çevirmek...

Düşünebiliyor musunuz? Bin yıllık ağaçları, binlerce yılda oluşmuş ekosistemi söküp “başka yere taşırız” diyorlar.

Bu kadar cehalet mi, bu kadar pişkinlik mi?

İkisi birden.

Bakanlık istedi mi? ÇED mi? Formalite. Süper izin ver, bas imzayı, madenci gelsin. Yetmedi; acele kamulaştırma, tapusuz el koyma yetkisi, şirketlere özel hızlandırma, sübvansiyon... Hepsi paketin içinde.

Kamu yararı diyorlar. Evet, kamu yararı: Ama şirket kamu’su!
Bu ülkede gerçek kamunun yararı, çiftçinin toprağında, köylünün ağacında, halkın temiz havasında, çocukların geleceğinde olur. Sizin ‘kamu yararı’ dediğiniz, yandaş maden şirketlerinin kasasını doldurmaktan başka bir şey değil.

“Başka taşınacak alan buluruz” diyorlar.

Hadi oradan!

Zeytin ağacı saksı çiçeği mi? Bin yıllık kökünü hangi toprak kabul edecek? Taşımakla ekosistem taşınır mı? Bu doğa katliamının adını bile doğru koyamıyorsunuz.

Bakın sosyal medya halkın sesi oldu yine:
#ZeytinimeDokunma
Çünkü bu sadece zeytin meselesi değil. Bu; doğaya, üreticiye, emeğe, geleceğe topyekûn savaş ilanıdır. Bu, “ne var ne yoksa satalım, yiyelim, bitirelim” anlayışının yeni perdesidir.

Bugün zeytini söken yarın ormanı, suyu, havayı sökecek. Şirketler kazansın diye bu halkı açlığa, susuzluğa, çölleşmeye mahkûm edeceksiniz.

Sonra da kalkıp ‘yerli ve milli’ masalları anlatacaksınız.

Unutmayalım!

Bu ülke sahipsiz değil. Zeytin ağaçları yavaş büyür ama kökü derindedir.