Adına ne derseniz deyin. “Açılım, Barış Süreci, Terörsüz Türkiye” gibi süslü tanımlamalar, ABD-İsrail emperyalist planı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) yeni aşamasıdır.

BOP emperyalist planına göre. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da 22 ülkenin sınırları değişecek, en büyük kısmı Türkiye’den olmak üzere Irak, Suriye, İran’dan koparılacak topraklarda ABD-İsrail uydusu bir Kürt devleti kurulacaktır.

Bunun için önce Irak işgal edildi. Sonraki aşamada, Suriye’de iç savaş çıkartıldı. Suriye’nin kuzeyindeki Suriyeliler AKP iktidarı tarafından Türkiye’ye sığınmacı olarak alındı, Suriye’nin kuzeyinde otonom Kürt bölgesi için toprak tahsisi yapıldı, Sırada Türkiye var. Türkiye NATO ülkesi olduğu için, bir iç savaşla ya da işgalle değil içeriden teslim alınmaya çalışılıyor. Zaten ekonomik ve jeopolitik bağımsızlığımızı çoktan kaybettik.

***

Gelinen aşamada, PKK terör örgütüne gerek kalmadı. Kürt silahlı unsurları, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG olarak bulunuyor. Suriye ordusunun bir parçası oldular. Arkalarında da ABD desteği bulunuyor. PKK terör örgütü fesih açıklamasında; Lozan’ı ve 1924 Anayasasını hedef göstererek, Türkiye Cumhuriyetinin ulus devlet yapısının temellerine dinamit döşeyerek sahneden çekilme taktiği uyguluyor.

Eşit yurttaşlık kavramı, Türkiye’de vatandaşlık tanımını etnik bir yapıya dönüştürmeye çalışan ulus devlet karşıtı bir emperyalist kavramdır. Sanki Türkiye’de Kürtler yasalar önünde eşit değil. Sanki seçme ve seçilme hakları yok, ülkenin diledikleri yerine yerleşemiyorlar, mülkiyet sahibi olamıyorlar, iş kuramıyorlar ve Türkler Kürtlere karşı soykırım uyguluyorlar. Öyle mi?

***

Bu tezlerle yapılan silah bırakma açıklamasını alkışlamak, “Barış geliyor” diye sevinç çığlıkları atmak, tam da 106 yıl önce bugün 19 Mayıs’ta (1919) başlayan İstiklal Savaşını yok saymaktır.

Türkiye’nin AKP iktidarı ile her geçen gün artan demokrasi ve hukuk sorunu vardır. Demokrasi ve hukuku ayaklar altına alan bir iktidardan barış ve demokrasi beklentisini yaymaya çalışmak, tam bir akıl tutulmasıdır.

Sorun etnik bir sorun değildir. Türkiye’nin bir demokrasi ve hukuk sorunu vardır. Bugün Türkiye’de ikili bir hukuk sistemi olduğu doğrudur. Ama bunun etnik kimliklerle ilgisi yoktur. Anayasaya aykırı olarak, AKP’liler ve yandaşlarına ayrı bir hukuk, muhaliflerine ayrı bir hukuk sistemi uygulandığı herkesin malumudur. .

Kürt sorunu; Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaşayan yurttaşların önemli bir bölümünün tarikatlar-aşiretler-toprak ağalarının egemenliği altında inlemesidir. Üstüne üstlük, Doğu ve Güneydoğu’da egemen olan tarikat yapılanması AKP iktidarı ile birlikte gücünü artırmış, Türkiye’nin her tarafına yayılmış ve devlette mevzilenmiştir.

***

Bugün özgürlük ve demokrasi nutukları atan AKP iktidarı da, sol jargonla konuşan PKK da, DEM partililer de Kürt sorunu dediklerinde tarikatları, aşiretleri, toprak ağalığını, ağızlarına almıyorlar. Bunların kulu, kölesi, marabası olan Kürtlerden söz etmiyorlar.

Seçim dönemlerinde tarikatların ve aşiretlerin egemen olduğu yerlerde televizyonlara yansıyan oy kullanma sahnelerini hatırlayın. Bir tarikat ya da aşirete mensup bir kişi tek başına bütün oy pusulalarını mühürlüyor ve sandığa atıyor. İtiraz edenleri de, hastanelik edinceye kadar dövüyorlar. Bu oradaki Kürtler için bir demokrasi meselesi değil mi? Neden bu sorunu DEM Parti gündeme getirmiyor?

Türkiye’de sorun, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki yurttaşların tarikat-aşiret-toprak ağalığı düzeninden çıkamamasıdır.