Biz seçimlerle kongrelerle ve siyasi gelişmelerle meşgulken, ülkemizin içindeki ve etrafındaki tehdit ve tehlike halkası giderek daralıyor.

CHP devamlı kurultay seçimine zorlanıyor, Fenerbahçe kongreye gidiyor, AKP’nin önemli il başkanları peş peşe değiştiriliyor. Gerçek gündemle yapay gündem çekişip duruyor Türkiye’de. CHP’nin başka işi yokmuş gibi kurultaya sürükleniyor, Özgür Özel tekrar seçiliyor, böylece muhalefete zaman kaybettiriliyor. Şurası bir gerçek ki, CHP 100 defa kurultay yapsa yüzünde de Özgür Özel seçilir. Onun liderliği tartışılmaz hale geldi ve genel kabul gördü artık. Ancak onun da başını belaya sokmak için, dokunulmazlık dosyalarını Meclis’e gönderip duruyorlar. AKP transferlere devam edip Meclis’te Anayasa’yı değiştirecek kesin çoğunluğa ulaşırsa, sadece Özel’in değil, İmamoğlu’nun da işi zorlaşır.

Toplumu kongresiyle meşgul eden Fenerbahçe’ye gelince, Ali Koç’un değişmesinin iki sebebi oldu. Birincisi kongreden bir hafta önce, MHP’ye eğiliminin olduğunu açıklaması, ikincisi ise milyonlarca Euro ödenen Talisca’nın penaltıyı kaçırıp, Ali Koç’u ve Fenerbahçe’yi güç duruma düşürmesi… Fenerbahçe gibi Türkiye’nin en büyük kulübünün başkanı, hiç siyasi tercihini açıkça söyler mi? Taraftarların içinde çeşitli partilere mensup olanlar var. Ayrıca Bahçeli’nin (terörsüz Türkiye) söylemi ile APO’yu Meclis’e davet etmesini unutamayıp, affetmeyenler var. Ali Koç yaptığı sayısız yanlışların yanında bir de Bahçeli taraftarlığını ilan edince, olanlar oldu işte.. Diyeceksiniz kine alakası var? Çok alakası olduğunu söylemekle yetineceğim.

AKP’ye gelince bir yandan partinin zayıf halkalarını değiştiriyor, diğer yandan ikinci Kürt açılımını topluma kabul ettirmeye çalışıyor, artan zamanlarda Anayasa değişikliğini hazırlıyor. Birkaç transfer daha yaparsa, yeni Anayasa’nın başımıza öreceği çorapları tahmin etmekte zorlanırız. Ama kim ne derse desin, karşımızda 23 yıldır her dediğini rahatça yapan ve topluma ister istemez kabul ettiren bir AKP var. AKP iktidarında Türkiye, her gün (bu olmaz işte…) dedirtecek cinsten sürprizler yaşadı. Ülkenin tüm değerleri, yasaları, rejimi tepetaklak edildi de, doğru dürüst sesini çıkaran bile olmadı. Cılız muhalefet geceleri torba yasalarla yapılan değişiklikleri, sabah uyandıktan sonra öğrendi. O saatten sonra yapılan bağırıp çağırmaların ve itirazların ise hiç etkisi olmadı.

AKP’nin yaptığı işleri bir başka iktidar yapmaya kalksaydı eğer, üç ay bile dayanamazdı. Ülkenin tüm değerleri, yasaları, kurumları tepetaklak edildi, Anayasa defalarca ihlale uğradı, devlet çok kötü yönetildi ama, AKP’nin oyları yüzde 30’un altına yine de düşmüyor. Gerçi bir erken seçim yapılırsa, durum çok farklı olur. Onun için AKP (seçim zamanında yapılacak) deyip duruyor. Erken seçim yapılırsa da, normal zamanından bir hafta önce yapılır. Bunu ben söylemiyorum. AKP’nin ileri gelenlerinden Hayati Yazıcı söylüyor. Hem AKP kaybedeceği bir seçime gider mi hiç? Bu tabloyu, yani seçim dışı tabloyu değiştirebilecek tek şey, halkın giderek canına tak diyen geçim sıkıntısıdır. Rahmetli Demirel’in dediğini unutmayın, (Tencerenin deviremeyeceği hiçbir kuvvet yoktur.)

Biz iç çekişmelerle boğuşup dururken, dış tehlikeler iyice ciddiyet kazanıyor. Suriye’de Kürt’ler, güneydoğumuzda yapamadıklarını Amerika’nın desteğiyle kazandığı askeri ve siyasi güçle yapmaya çalışıyor. Kontrolümüzde olan Suriye’deki Afrin, el-Bab, Azez, Cerablus, Cinderes, Rajo, Tel Abyad ve Resulayn gibi şehirleri terk etmemizi istiyor. Bölgede bir Kürt devleti kurma çalışmalarını, Suriye merkez hükümetini bile rahatsız edecek şekilde rahatça yapıyor. Ayrıca Kıbrıs’ta da aleyhimizde çok önemli gelişmeler var. Rum kesiminin İsrail ile ciddi bir işbirliği ve ortaklığı mevcut. Batı dünyası siyasi ve ticari gücünü Rumlardan yana kullanıyor. Yunanistan tatbikat üstüne tatbikat yapıyor Ege’de. Askeri gücünü dengeleri altüst edecek şekilde güçlendiriyor. Amerikalı ve İngiliz petrol şirketleri Kıbrıs’ta doğalgaz çıkarıp, bunu pazarlamaya başladılar bile.

Süratle silkelenip, içerdeki siyasi kavgaları bir yana bırakıp ,hemen dış tehlikelere karşı politika üretmeli ve gereğini yapmalıyız. Dış tehlikeler milli tehlikeler olup, sadece iktidarın operasyonlarıyla sonuca gidilemez. Bu konuda muhalefetle işbirliği yapma zarureti vardır ki, bunun önemine inanan bir iktidarı milletçe görmek istiyoruz.