Doğru dürüst kanıtlara, belgelere dayanmayan ve İstanbul Belediyesine dalga dalga gelen haksız suçlamalar, tutuklamalar, demokratik protesto hakkını kullanan üniversite öğrencilerinin karşılaştığı şiddet, gözaltı ve tutuklamalar, hukukun ayaklar altına alınması, 19 Marttan bu yana, doğal olarak gündemde ön sırada yerini alıyor.

Bir de “Terörsüz Türkiye” “Demokratik Sivil Anayasa” yutturmacası var. PKK kendisini feshetmiş değil. ABD’nin desteği ile büyük bir silahlı güç olarak Suriye Demokratik Güçleri Ordusuna katılıyor. Bunu görmezden gelip “PKK silahları bıraktı, Terörsüz Türkiye’yi kuralım” algısı yaratılırken, Türkiye’nin İstiklal Savaşı, Lozan ve Türkiye’nin varlığı tartışmaya açılıyor. Sonrasında iddia ettikleri demokratik ve sivil anayasa, Türkiye’nin üniter ve laik yapısını sonlandırmaya yönelik bir süreci başlatacak.

Bu iki konu ülkenin beka sorunu haline geldi. Bu konuları tartışmak ve diri tutmak, bir toplumsal dirençtir. Ancak, beka sorunu olan bu iki gündem maddesini tartışırken, ekonomiyi de gündemden düşürmemeliyiz.

Vatandaşın geçim derdi her geçen gün ağırlaşıyor. Barınma krizi, beslenme krizi, mutfaktaki yangın her geçen gün artıyor. Emeklilerin, çiftçinin, asgari ücretlilerin halini, yandaş basın bile utana sıkıla yazmaya başladı. Tabii, sorumlusunu gizleyerek…

Ekonomide bu iktidarla hiç bir çıkış yolu kalmadı. Her ne kadar TÜİK, enflasyonu hatalı ölçüyor olsa da, diğer verileri tam olarak gizleyemiyor. TÜİK’e göre, Geniş tanımlı işsizlik oranı bir ayda yüzde 28.8’den, yüzde 32.5’e fırladı. Son bir ayda 316 bin kişi işsiz kaldı.

Yine geçtiğimiz hafta TÜİK, ulusal gelir hesaplarını yayınlandı. Korkunç bir manzara ile karşı karşıyayız. Sanayinin ulusal gelir içindeki payı yüzde 23’ten yüzde 19’a düşmüş. Fabrikalar kapanıyor, iflaslar artıyor.

Yakın bir gelecekte ciddi bir açlık tehlikesini konuşmaya başlayacağız. Tarımın ulusal gelirdeki payı yüzde 6’dan yüzde 2’ye düşmüş. Her geçen gün artan mazot, gübre, zirai ilaç fiyatları ile maliyetini karşılayamayan çiftçi üretmekten vazgeçiyor. Kırsal kesimde çiftçilerin yaş ortalaması 60’a geldi.

Kırsal kesimdeki gençler üretimden, kentlerde yaşayan gençler eğitimden kopuyor. Geçtiğimiz yıl üniversite sınavına girmek için 3.5 milyon öğrenci başvurmuşken, bu yıl 2.5 milyona düştü. Emeklinin, çiftçinin, işçinin ömrünü çaldılar. Gençlerin hayallerini ve geleceğini yok ettiler. Sadece hayallerini çalmakla kalmadılar, saltanatlarını sürdürmek için ülkeyi borçlandırarak bugünü saltanatın gelecekteki faturasını da gençlerin üzerine yüklediler ve yüklemeye devam ediyorlar.

Hukuk darbesi ve Terörsüz Türkiye kandırmacası ülkenin beka sorunudur ve gündemden düşmemelidir. Ama ekonomiyi de gündemden düşürmeyeceğiz, her fırsatta yazıp konuşacağız.