Bir hafta önceydi…

İzmir Büromuza ziyarete geldi…

Soyadı gibiydi… Açık, net, anlayışlı ve meseleyi çabuk kavrayan…

Sevecenliğini, güler yüzünü, sempatisini, içtenliğini koydu masaya…

Masaya; inancını, heyecanını, ilkelerini, çalışkanlığını, dürüstlüğünü, gençliğini, pozitif enerjisini ve alçak gönüllülüğünü de koydu…

Dostluğunu koydu masaya…

Billur bir su gibi akıyordu… Birer birer anlattı Manisa’da yaptıklarını ve yapacaklarını… Güven verici, samimi ve oldukça inandırıcıydı…

Randevulaştık… Bayram sonrası, Manisa’da buluşacaktık. Neleri, nasıl yaptığını yerinde anlatacaktı bize…

Ama o beş gün önceki talihsiz olay yok mu? Kopardı bizi Ferdi başkandan…

Aslında Ferdi başkan değildi elektriğe çarpılan… Esas çarpılan bizdik, koca bir ülke çarpıldı. Toplum olarak bir süredir, unuttuğumuz; birlik ve beraberlik değerleri çarpıldı yüzümüzün ta orta yerine… Ve çarpan etkisi oldukça yüksek, dişler kenetli bir duygu seliyle son yolculuğuna uğurladık Ferdi Başkanı, mahşeri bir kalabalıkla…

Ölüm bu kadar muhteşem mi olur?

Olur, olur… İşte, öldükten sonra yaşam ben buna derim… Ruhun şadolsun Ferdi Zeyrek.

Son olarak Edip Cansever’e el verdiğim bir kuple ile noktalayalım bu kısa ve hazin öyküyü;

“Ahhh benim güzel Ferdi kardeşim, bir mendil niye kanar?

Mendilimde kan sesleri !”