Öyle hızlı ve farklı bir hafta geçirdim ki, yaşadıklarıma inanmakta güçlük çekiyorum.
Bir hafta içinde hasret-sevinç ve keder arasında gidip gidip geldim. Hayat öyle bir şey işte. Her şey umduğunuz gibi gitmiyor, beklediğiniz gibi olmuyor. Viyana’da 60 yıllık can dostum Uçal Dalgıç’ı ziyaret ettim. Birlikte anılarımızı tazelediğimiz çok güzel bir üç gün geçirdim. Sonra İstanbul’a dönüp kızım Ayşenaz’ın aile arasında yaptığımız düğününe katıldım. Ertesi günü Bodrum’a döndüm ki, beni can evimden vuran çok sevdiğim ve üzerimde büyük hakkı olan ünlü gazeteci-denizci Necati Zincirkıran ağabeyimizin vefat haberini aldım. Haydi tekrar İstanbul, büyük keder ve cenaze töreni…Ağlamayı ve ağlatmayı sevmem. Gözyaşlarımı saklamak için büyük gayret sarfettim. Cenaze töreninde uzun zamandır görmediğim meslektaşlarıma rastladım. Derya Sazak, Zafer Mutlu, Ertuğrul Özkök, Hasan Cemal, Başkurt Okaygün, İsmet Berkay, Hulusi Turgut, Timur Özkan…Hey gidi günler hey…
Keder, hasret, sevinç, demek ki kısa zamanda da olsa hepsi bir arada yaşanabiliyormuş. Elinde olmasa da aktöre dönüşebiliyormuş insan. Hüzünlü bir görünüm, kederli bir tip, sevinçli ve gülen bir yüz, ağlamaklı bir sima…Bodrum’da çok sevindim ve mutlu oldum mesela. Tanıtma Vakfı Bodrum’a hizmeti ve emeği geçenlere ödüller verdi. Çok anlamlı ve güzel bir tören yapıldı. Sevdiğim dostlarımdan bazıları da ödüle hak kazananlar arasındaydı. Avuçlarım patlayıncaya kadar alkışladım hepsini. Bizim toplumun takdir, beğeni ve vefa duygusu, fazla gelişmiş değildir. Vefa İstanbul’da bir semt adı olarak daha çok bilinir. Onun için ülkemize, çevremize, topluma hizmet eden değerlerin hakları teslim edildiğinde, takdir gördüklerinde çok seviniyorum. Tören akşamı da öyle oldu...
Doğum nasıl normalse, ölüm de öyle olmalı değil mi? Ama öyle olmuyor işte. Doğumun sevinci ile ölümün üzüntüsü farklı şeyler. Ölüm beni hiç korkutmuyor. Ayrıca normal insan ömrünün üzerinde de yaşamışım. Ama sevdiklerimin ölümü beni ciddi şekilde sarsıyor. Çok geniş muhitim var. Mesleğim gereği çok dost biriktirmişim. Parayla, pulla, malla, mülkle işim olmamış hiç. Sadece dost ve arkadaş sayısını arttırmaya çalışmışım hayatımda. Öyle olunca, yaş da kemale erince kaybettiğimiz dostların sayısı fazla oluyor. Gençken kokteyllerde, partilerde, yaş günlerinde dolaşırdık. Şimdi hastanelerde, camilerde, cenazelerde ve mevlitlerde koşturuyoruz. Bazen üç-dört dost kaybettiğimiz günler de olmuyor değil…
Necati Zincirkıran ağabeyimiz, ülkemizin yetiştirdiği en değerli, seçkin, saygın donanımlı ve tecrübeli bir gazetecisi olduğu kadar, çok bilgili bir denizci, uzak yol kaptanı ve sivil amiraliydi. Her iki konuda da ustaydı, öğretmendi, efsaneydi. Geçmişin ünlü gazetecilerinin çoğunu yetiştirmiş, bildiklerini öğretmiş ve mesleklerinde en ileriye gitmelerini sağlamıştı. Benim ve çoğumuzun üzerinde çok hakkı vardı. Yüzlerce gazeteciyi eğitmiş, onlara meslek bilgilerini eksiksiz ve tam kazandırmış, hayatlarını ileriye ve başarıya yönlendirmişti. Sadece gazetecilikte değil, denizcilikte de büyük şöhrete sahipti. Örneğin dünyayı Kısmet adlı teknesiyle 58 yıl önce dolaşan Sadun Boro’yu her açıdan destekleyen, maceralarını Hürriyet Gazetesinde yayınlayarak onu ve başarılarını Türk halkıyla tanıştıran, amatör denizciliğin Türkiye’de gelişimini sağlayan, denize meraklı herkese de yardımcı olmak için çırpınan hep Necati Zincirkıran olmuştur. Onun için ona sivil amiral diyoruz ya.. Benim gibi çok kişinin amatör kaptan ve kaptan olmasında da çok emeği geçmiştir.
96 yaşında hayata gözlerini yuman Necati Zincirkıran ağabeyimize Allah’tan sürekli rahmet, eşine ve çocuklarına ,aile yakınlarına ve tüm meslektaşlarımıza sabır ve başsağlığı diliyorum. Cennet mekanında huzur ve ışıklar içinde uyusun. Hasret, sevinç, keder dolu bir haftayı geride bırakırken, ülkenin genel sorunlarına dönüyoruz tekrar. Amerika’ya ne verip ne aldık, Terörsüz Türkiye işi ne alemde, ülkemiz seçimlere kadar dayanabilecek mi, susuzluk ve kuraklığı ciddiye almayacak mıyız hala, geçim sıkıntısını giderecek önlemler var mı? Yine döneceğiz, yine konuşacağız, yine tartışacağız bunları… Şimdilik hoşça kalın.