“Dediler kral bugün görünecek

Dediler gören herkes sevinecek

Anne bak kral çıplak...

Kral çıplak göründü

Saray dehşete büründü”

Bir zamanlar, uzak diyarların birinde, giyimine kuşamına fazlasıyla önem veren, kendini beğenmiş bir kral yaşarmış. Aynalara her gün hayranlıkla bakar, zekâsının ve güzelliğinin eşi benzeri olmadığını düşünürmüş. Sarayında çalışan herkes onun bu kendini beğenmişliğine alışmış, söylediklerine hep “evet” demeye mecbur kalmış. Bir sabah, başka bir ülkenin kralı ziyarete geleceğini bildirmiş. Bu haber saraya ulaşır ulaşmaz, bizim kralın aklındaki ilk ve tek soru şu olmuş: "Ziyaret günü ne giyeceğim?"

Derhal sarayın tellalını çağırmış ve yüksek sesle buyurmuş: "Tüm ülkeye haber salın! En maharetli terziler saraya gelsin! Öyle bir giysi istiyorum ki, dünyada bir eşi dahi olmasın!"

Kısa süre içinde memlekette ne kadar terzi varsa saraya doluşmuş. Her biri en güzel tasarımlarını sunmuş ama ne sunarlarsa sunsunlar, kral beğenmemiş. "Hayır, bu da olmadı! Daha gösterişli olmalı!" diye bağırıp çağırmış.

Tam o sırada, aralarından yaşlı ve bilge görünümlü bir terzi öne çıkmış ve sessizce konuşmuş: "Kralım, size öyle özel bir kıyafet dikeceğim ki, ondan daha güzeli asla olmayacak. Ancak bir şartım var: Elbise tamamlanana kadar hiç kimse odama girmeyecek."

Kral bu sözlerden öyle etkilenmiş ki, hemen birkaç kese altın vererek terzinin çalışmaya başlamasını emretmiş. Günler, haftalar geçmiş. Kralın sabrı iyice tükenmeye başlamış ama terzinin odasından hiç ses çıkmıyormuş.

Büyük gün geldiğinde, terzi kralı özel odaya almış, eski giysilerini çıkarttırmış ve görünmez elbiseyi üstüne giymiş gibi yaparak: "İşte oldu! Bambaşka biri oldunuz kralım!" demiş. Kral, hiçbir şey giymediğini bile bile, halkın kendisini aptal sanmasından korkarak başını dik tutmuş ve meydana yürümüş. Halk kralı çıplak görünce önce afallamış ama kimse bir şey söyleyememiş.

Ta ki, kalabalığın içinden bir çocuk seslenene kadar: "Kral çıplak”

Yüzlerce yıllık halk öykülerinin süzgecinden geçerek günümüze ulaşan “Kral Çıplak” masalı, zamanla yalnızca bir çocuk hikâyesi olmaktan çıkmış; deyimleşerek toplumsal eleştirinin sembolü haline gelmiştir. Bugün biri “kral çıplak” dediğinde ne anlatmak istediğini hepimiz anlarız: Görmezden gelinen, inkâr edilen, ama aslında apaçık ortada olan bir gerçeği cesurca dile getirmek.

Ne yazık ki, tarih hangi dönemi anlatırsa anlatsın, coğrafya neresi olursa olsun, hep bir “çıplak kral” vardır. Masaldaki karakterlerin her biri, toplumdaki bir kesimin simgesidir. “Kral Çıplak” yalnızca bir masal değil, zamanlar ve toplumlar üstü bir uyarıdır. Gücün, aklı ve vicdanı bastırmaması gerektiğini; gerçeğin daima bir yerden çıkıp kendini göstereceğini anlatır.