Bir yerlerde okumuştum… Rivayet odur ki; 1981 yılında Ronald Reagan ABD Başkanlığı görevine başlamasından yaklaşık bir ay sonra eşi Nancy Reagan ile birlikte Beyaz Saray’da (White House) akşam yemeğini yedikten sonra hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar… Garson, yemek faturasını getirmiştir. Baş kahyanın bir garsonla gönderdiği hesap faturasında sadece o akşamın değil son bir ayın bütün yemeklerinin hesabı da yer almaktadır.

Kaldı ki sadece yemekler de değil… Ağırladıkları özel misafirlerin yanı sıra bir aydır kullandıkları kuru temizleme hizmetinden, diş fırçası, diş macunu, temizlik ve parfümeri malzemelerine kadar bütün kişisel harcamalar ABD Başkan'ına mahsup edilmiş, borçlar hanesine yazılmıştır. Ronald Reagan, hesabın büyüklüğüne şaşırsa da görevlinin getirdiği faturayı gülümseyerek alır ve maaşından ödenmesi talimatıyla muhasebeye gönderir.

***

ABD eski Başkanlarından Bill Clinton’un eşi Hillary Clinton ise anılarını kaleme aldığı ve 2014'de yayınlanan “Hard Choices” (Zor seçimler) kitabının tanıtım ve imza gezilerinden birinde, Beyaz Saray’dan ayrıldıkları zaman, ‘borç içinde ve beş parasız olduklarını’ söylemesi, sosyal medyada büyük yankı uyandırmıştı. O tarihlerde ABD Başkanı Clinton’un yıllık maaşı 200 bin dolar civarındaydı… Yani ayda yaklaşık 16 bin 650 dolar…

İlginçtir; ABD Başkanlarının maaşları, 1789’dan günümüze kadar sadece 5 kez yeniden düzenlendi… Öyle her yıl artırılmadı. Örneğin; Harry Truman, Dwight Eisenhower, John F. Kennedy, Lyndon Johnson’ın maaşları yıllık 100 bin dolardı. Richard Nixon, Gerald Ford, Jimmy Carter, Ronald Reagan, George HW Bush, Bill Clinton’ın ise 200 bin dolar. Bu rakam 1999’da güncellendi ve başkanların çıplak maaşı 400 bin dolara çıkarıldı. Ayrıca 50 bin dolar da görev tazminatları var. Bugün Donalt Trump’un da başkan olarak yıllık kazancı bu miktardır. Kısacası ABD Başkanları, Beyaz Saray’a kira ödemez ama onun dışındaki, tüm kişisel harcamaları maaşlarından kesilir. Sadece resmi devlet konuklarının ağırlanma masrafı Amerikan halkının ödediği vergiler ile karşılanır.

Başkan, şehir dışı tatil harcamalarını ve hafta sonlarını geçirmek için gittiği Camp David’teki dinlenme evinin masraflarını bile kendi cebinden ödemek zorundadır. Öte yandan; ABD Başkanlık uçağına, devlet delegasyonundan olmayan tek bir kişi bile bindirecekse, (kardeşi bile olsa), bir ticari yolcu uçağının ‘first class’ uçak bileti miktarınca devlete para ödemek zorundadır.

***

Dünyanın süper gücü ABD’de hal böyleyken, bir de kendimize bakalım istedim. Bir karşılaştırma yapma niyetim yok. Zaten her şey ortada… Ama “Beştepe Sarayı”ndaki sisteme bakınca insanın canı sıkılmıyor değil… Bizdeki durum malum; “itibardan tasarruf” edilmez. Kıssadan hisse. Herkes payına düşeni alır herhalde.