Elbette bilimi geliştiren, keşifler yapan ülkeler bazı sözcükleri diğer ülkelere ihraç ederler.

Bu iletişim çağında aksi düşünülemez.

Ancak ülkenin bilim insanlarının, yazarların, üniversitelerin, bilimsel kuruluşlarının görevi bunları seyretmek değildir; içimize giren bu ajanları söküp atmaktır.

Dilimizin söz varlığının zenginleşmesi için yazarlara, felsefecilere, romancılara, şairlere önemli görevler düşmektedir.

****

AKP iktidarı döneminde dil devrimine savaş açıldığı için bu konuda da bir adım ileri gidemiyoruz.

Yabancı sözcükler dilimizi istila ediyor, dilimiz üzerinde egemenlik kuruyor.

****

İsmini anımsamıyorum ama geçmişte bir video izlemiştim.

İlgili kişi şu cümleyi kurmuştu:

“Bakkaldan aldığım bir somun içine peynir koydum sandviç yaptım, balkona oturup hanımın getirdiği çay ve suyu afiyetle yedim’ cümlesindeki Türkçe kelime hangisi?”

‘Su’ yenilmez, içilir ama biz şimdi o ayrıntıya takılmayalım.

Bu arada belirteyim, ‘hanımla’ başlayan cinsiyetçi söylem de bana ait değil…

İlgili kişi videoda “Bakkal Arapça, somun Rumca, peynir Fransızca, sandviç İngilizce, balkon Farsça, hanım Moğolca, çay ve su Çince, afiyet Arapça, birlikte Farsça kelimelerdir’ diye ekledi.

Bu tümceye bakıldığında eylem kökenli sözcüklerin dışındakiler başka dillerden dilimize gelmişler.

Sizce bu dilimizin istila edilmesine güzel bir örnek değil mi?

****

Dilimizi egemenlik altına almaya çalışan bu sözcükler yerine halkın ağzından derlenen, bir kısmı ise (t)üretilen sözcüklere biz özleştirme diyoruz.

Bu konuyla ilgili yazdığım bir yazıya Facebook’ta yorum katan bazı dostların, Nazlı Ilıcak, Ahmet Kabaklı, Ergun Göze gibi Türk dilinin gelişmesine düşmanlık eden tiplerin uydurduğu sözcüklerin gerçek olduğunu sanmaları vahimdi.

Algı olgunun önüne böyle geçiyor demek ki!

Güya Türk Dil Kurumu otobüse ‘Çok oturgaçlı götürgeç’, demiş; hostese ‘Gök Konuksal Avrat’ karşılığını bulmuş, sigaraya ‘tüttürgeç’ şeklinde sözcük türetmiş gibi yansıtmışlardı.

Oysa bu ve benzeri sözcükler onların yalanıydı.

****

Unutmayalım ki, Türkçe 8 ünlü sesi (harfi) olan çok zengin bir dildir.

Sondan eklemeli olduğu için sözcük türetmek çok kolaydır. ‘Göz’ kökeninden pek çok sözcük üretilmiştir; gözlük, gözcü, gözetlemek gibi…

Emin Özdemir ‘Duy’ eylem kökeninden 40 sözcük türetildiğini yazmıştı.

****

Dil konusunda bir başka sorun, halen harf devrimine karşı çıkanların olması…

Tam konumuz olmadığı için Türkçe’den çok Arapça’ya aşık bu tiplere bir anımsatmada bulunayım sadece…

Osmanlı’da alfabenin sadeleştirilmesi çalışmaları oldukça eskidir. Avrupa’yı gören devlet adamları, eğitim için gidenler orada çocukların bile okuma yazma öğrenebildiğini görünce ‘Biz neden aynı şeyi yapmıyoruz?’ şeklindeki düşüncelerle arayış içinde oldular.

1850’li yıllarda başlayan bu arayış, Abdülhamit iktidarında devam etti, Enver Paşa döneminde eyleme geçti ama başarılı olunamadı.

Bu işi de başaran Mustafa Kemal Atatürk oldu.

1928’de önce Harf Devrimini gerçekleştirdi, ardından 1932 yılında Türk Dil Devrimini…

Kutlu olsun!

İlginizi Çekebilir