Marmara Denizi öldü, salya ile cesedi su yüzeyine çıktı.
Kendi elimizle foseptik çukuruna dönüştürdüğümüz, sanayi atıklarıyla berbat ettiğimiz Marmara Denizi’ni kurtarmak için bütün kurumlar kollarını sıvadı.
İstanbul Büyükşehir’i başarısız kılmak için kamu kurumlarının tamamının AKP iktidarı tarafından özel olarak sırtının döndürüldüğü (Hamidiye suyunun satışını bile engellemediler mi?) bir dönemde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ortak adım atılmaya başlandı.
****
30 milyona yakın insanın bir sur gibi çevrelediği Marmara’da oluşan deniz salyası konusunda Whatsapp üzerinden dolaşıma sokulan bir metin var.
DSİ eski Bölge Müdürü, eski Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Erdem Saker imzasıyla yollanan metin ilginç bilgiler içeriyor:
“Marmara Denizi sakat bir çocuktur! Çünkü babası Karadeniz (suyu soğuk, minareli yüksek), annesi Akdeniz (suyu sıcak, tuzu yüksek) bu yüzden Akdeniz’den gelen su yaklaşık olarak 20/25 metre derinlikten Marmara’ya girer. Karadeniz ise 10/15 metre derinlikten girer. Bilmeyenler için şöyle açıklayalım: iki deniz suyu birbiri ile karışmaz.
Marmara’nın üst yüzeyindeki su ise akarsulardan gelen sulardır, ki bunlar asıl Marmara Denizi’ni oluşturur.
Buraya kadar anlamışsınızdır umarım.
Şimdi Marmara çevresinde yaşayan yaklaşık 30 milyon kişi en az 2’şer defa tuvalete girip sifonu çeker. Bu pislik nereye gider? Önce kanalizasyona, oradan da Katı Atık Arıtma Tesisi’ne gider. Burada arıtılır; ne arıtılır? Katı olduğuna göre kaka arıtılır ve sıvı halinde suyun 15 metre altına derin deniz deşarjı yapılır. Yani bizim pis suyumuz Karadeniz’e yollanır. Neden? Çünkü Karadeniz derin ve soğuktur. Buradaki güçlü mineraller bu pisliği zamanla yok eder. Bu kanalizasyon içindir, bunu da cebinize koyun.
Şimdi geçelim diğer soruna... Marmara Denizi’mizin Büyükada açıklarında büyük bir çukurumuz vardı. Bu çukur derinde olduğu için içerisindeki su Akdeniz’in sıcak suyu idi. Peki biz ne yaptık? Marmaray yaptık! O güzergahtan aldığımız çamuru bu çukura doldurduk. Yetmedi, Avrasya Tüneli yaptık! Oradan aldığımız çamuru da bu çukura boşalttık! Yetmedi, Yenikapı miting alanı yaptık! Oradan gelen çamuru nereye attık? Büyükada çukuruna! Yetmedi, Galataport'tan gelen çamuru da oraya attık! Böylece bu çukur tamamen yok oldu!
Hal böyle olunca Akdeniz’in suyu nereye gitti? Yukarı doğru çıktı! Bu da Karadeniz’den gelen suyu yukarı itti!
Ne demiştik? Karadeniz’e giden pislik Karadeniz’in suyu soğuk ve minerali çok olduğu için pisliği zamanla yok ediyordu ama su yükseldiği için bizim pis suyumuz tekrar Akdeniz’e döndü.
Ama yüksek Çanakkale akıntısı orada duvar olduğu için bu pis su geri dönerek baskılana baskılana Marmara Denizi’nin dibine çöktü bunu da cebimize koyalım. Bu saydıklarımız Marmara Denizinin üzerinde korkunç bir baskıya neden oldu ama bu da yetmedi! Tekirdağ'dan başlayarak sanayi atıkları yüzünden zehir akan Ergene Çayı’nı kurtarmak adına yapılan projede arıtmadan geçen su sizce nereye yönlendirildi? Tabii ki Marmara Denizi’ne...
Bu zehirli sular Karadeniz’e gidecekti ama yukarda belirttiğim sebepler ile bu zehirli su da Akdeniz’e yöneldi ve yine Çanakkale Boğazı’ndaki akıntı duvarına çarparak Marmara’ya geri döndü.
Bu Ergene Çayı projesi Kasım ayında hayata geçti ve 10 gün sonra Marmara Denizi’nde 'müsilaj' (deniz salyası) oluşmaya başladı.
Havalar ısınmaya başlayınca Akdeniz suyu da ısınmaya başladı. Bir de üstüne küresel ısınmadan dolayı Akdeniz rekor kırarak 2,5 derece birden ısınınca Marmara Denizi’ndeki su sıcaklığı çok fazla arttı!
Sıcaklık, fosfor, azot ve güneş bir araya gelince bu müsilaj çok hızlı çoğalmaya başladı ve artık maalesef önüne geçilemez bir hal aldı. Marmara Denizi’ndeki yaşam bir yıl içinde son bulacak, Marmara’da maalesef çok ağır bir koku oluşacak ve buralar dayanılmaz olacak... Elbette temizlenebilir ama bu uzun bir süre alacak. Yaklaşık olarak 2-3 sene sonra yeniden hayat başlayabilir, bu konu çok net ve kesindir. Bunun olmaması için Allah‘ın bir mucizesi gerekmektedir. Yüce Rabbime sığınarak dua ediyorum, sizler de dua edin... Çünkü işimiz maalesef dualara kaldı.”
****
Kendisini aradım, sordum; “Hayır, yazı bana ait değil. Bana gelen bir iletiyi paylaştım, arkadaşım benim sanıp imzamı atmış. Yazıdaki konu benim bilgi alanım içinde değil” dedi Erdem Saker…
***
Yazıda dile getirilen Büyükada yakınlarındaki çukur meselesini ilk kez duydum; başka yerde de okumadım.
Ne kadar doğru, deniz salyasının oluşmasında ne gibi bir katkısı var, bunun bilimsel olarak ortaya konulması lazım.
Kesin olan bir şey var ki, Karadeniz kirli bir iç deniz ve Tuna Nehri, bu kirliğinin ana nedeni…
Kirliğinin yüzde 40’ı Tuna yoluyla Karadeniz’e ulaşıyor.
Kanal İstanbul’un yapılmasıyla birlikte Karadeniz’in kirliliği Marmara’nın atıklarının üzerine gelecek, bu iç deniz tamamen elimizden kayıp gidecek.