15 Temmuz günü, Cumhuriyet tarihimizin en acımasız ve kanlı gerici darbe teşebbüsünün yıldönümüdür. 2016 yılında, bir kısmı kışkırtılıp sokağa çıkartılan, bir kısmı emir-komuta zinciri nedeniyle istemediği halde katılmak zorunda kalan, bir kısmı da her türlü darbeye içtenlikle karşı koyan gerçek laik Cumhuriyet ve demokrasi sevdalısı 252 insan öldü, öldürüldü; pek çok insan da yaralandı.

***

"Darbeyi önledik" diye övünenler, 15 Temmuz’u “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” diye yücelten zihniyet sahipleri, darbeye adım adım yaklaşılırken ‘Yola Taş Döşeyenler’dir. Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) yasası ile sağlanan çağdaş eğitim, hallaç pamuğu gibi atılırken “Dinimizi öğretiyoruz” maskesi altında her türlü yobazlık ve gericilik örgütlenirken, adalete, milli savunmaya eğitim sistemine Fethullahçılar ustaca sızdırılırken ellerini ovuşturanlar, yarattıkları canavar, kendilerini parçalamaya kalkışınca ahkam kesmeye, demokrasi havarisi edebiyatı yapmaya başladılar.

***

15 Temmuz birdenbire ortaya çıkmış bir cinayet tezgâhı değildir. “Geliyorum” diye haykıran sinsi bir irtica planıdır. Planın baş aktörü, örgütleyeni Fetullah Gülen’e “Muhterem Hocamız” “Gel artık bu hasret bitsin” “Din Uleması” diyenler, Türk Olimpiyatları düzenletip nutuk atanlar, açtığı üniversitede övgüler düzenler yanıldıklarını maalesef çok geç anladılar demokrasi ve Cumhuriyet sevdalısı kesildiler.

***

Tehlikeyi zamanında sezip uyaranlar, Fetullah’a karşı çıkanlar, düzmece tutanak ve suçlamalar ile boş yere hapiste yatırılıp uzun, üzücü ve hukuk dışı yargılamalarda hesap verirken ses çıkartmayıp avuçlarını ovuşturanlar utanç duyacaklarına Atatürkçü’leri suçlamaya kalktılar. Maalesef kimi korkak sözde devrimcileri, Cumhuriyetçileri, kendisini aydın sanan zavallıları, ürkütüp sindirdiler.

***

“Geliyorum” diyen yobazlığa zamanında ses çıkarmayıp 15 Temmuz 2016 darbe tarihinden itibaren aslan kesilen ve Fetullah Gülencilere atıp tutanlara Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’nı yaptığım dönemde, 1995 yılında Yargı Yılı açılışında Yargıtay Binası’nda kürsüde yaptığım konuşmayı anımsatmak isterim. Yapılan konuşmada, Yüksek Yargı Kuruluşları’nın temsilcilerine hitap ederken toplantıya katılan zamanın Cumhurbaşkanı dahil devlet yöneticilerinin, siyasal parti temsilcilerinin yüzüne karşı söylediğimiz şu sözlere dikkatinizi çekmek isterim: “Kimi siyaset adamları, bir tiyatro oyuncusundan daha usta, istediği zaman ağlayıp gülebilen bir tarikat şeyhi ile görüşmek için kuyruğa giriyorlar. Üzerine yemin ettikleri Anayasa’yı çiğneyerek, Atatürk’ün, ‘Efendiler ve ey millet biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar, tarikatlar ülkesi olamaz. En doğru en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.’’ Aradan geçen 30 yılda ülkemizde bir arpa boyu yol alınamadığını, tarikat şeyhleri için yapılan övgülerden bazı cenaze törenindeki gövde gösterilerinden, kurtarıcımız yüce Atatürk’ün büst ve heykellerine yapılan saldırılardan bu da yetmezmiş gibi ‘1923 kanlı bir darbedir’ diyen meczupların sözlerinden üzülerek görüyoruz.

***

Belediye başkanlarını, gazetecileri, kimi aydın ve sanatçıları gece yarısı yataklarından alıp sorgulayan Cumhuriyet Savcılarının Cumhuriyet’i darbe olarak niteleyen kendini bilmez bu eski milletvekili hakkında nasıl davranacaklarını da bir hukukçu hassasiyeti ile bekliyoruz. 15 Temmuz Darbesi’ne zemin hazırlayanlara da, darbeci soytarılara da, kanla, savaşla kurulan Cumhuriyet’i ve güzel ülkemizi teslim etmeyeceğiz. Mustafa Kemal’in partisine bile sızmaya cüret edenlere, bunlara bilerek ya da bilmeyerek göz yumanlara hadlerini bildirmek, çağdaş, laik demokrat devrimcilerin görevi olmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini ve demokratik laik Cumhuriyet’i ölene kadar savunmaya ant içen, dirençli, omurgalı ve kararlı duruş sergileyenleri, yukarıda değindiğim Yargıtay konuşmamın bitiş cümlesi ile selamlıyorum: “Ülkemizde yaşanan yüzlerce acı ve uyarıcı olaya karşın, çağdaş laik Türkiye’de hala teokratik devlet özlemine, şeriata prim veren, tarikatlardan yardım uman, tarikat şeyhlerinden icazet isteyen tüm siyaset adamlarını kınıyorum, ayıplıyorum.”