17 Nisan Türkiye’nin aydınlanma tarihinin çok önemli bir günü…
Kendi ellerimizle yarattığımız, sonra da dönemin egemenlerine kurban verdiğimiz Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıl dönümü...
Size Köy Enstitüleri kahramanlarından birini anlatmak istiyorum.
****
Elimde, merkezi İzmir’de olan Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği yayınları arasında çıkan, Savaştepe Köy Enstitüsü Müdürlüğü görevini 7 yıl sürdüren Sıtkı Akkay'ın yaşamını anlatan "Bilge İnsan Sıtkı Akkay" kitabı var.
Bahattin Fırtına'nın derlediği, bir süre önce yaşama gözlerini kapatan Duru Akkay Devrim'in katkılarıyla yayınlanan yapıtta, Savaştepe’de eğitim görmüş öğrencilerin Sıtkı Akkay'la ilgili yazıları var.
****
1898 yılında Sivas'ta doğan, 1947 yılında sürgün geldiği Bursa Milli Eğitim'de uzun yıllar görev yapan, ardından Bursa’ya yerleşen, Bursa-Gemlik-Kurşunlu'da zeytin tarlası alarak kendine emeklilik ödülü veren Sıtkı Akkay, 1978 yılında yaşama gözlerini kapadı.
****
Akkay, Cumhuriyet kuşağının bu ülkeyi yeniden kuran temsilcilerinden biri...
Ateşi ve ihaneti görmüş, dahası dibine kadar yaşamış bir aydın...
18 yaşında lise son sınıfından alınarak, 6 aylık bir eğitimin ardından Çanakkale savaşına katılmış, sonra Suriye cephesine gönderilmiş, üç yıl İngiliz emperyalizminin esiri olmuş bir eğitimci...
****
Sıtkı Akay, uzun yıllar pek çok şehirde öğretmenlik ve idarecilik yaptıktan sonra 16 Nisan 1940'ta Balıkesir Savaştepe'de Eğitmen Kursu ve Köy Enstitüsü'nü içeren "Eğitim Kenti" kurmakla görevlendirildi.
İkinci Dünya Savaşı'nın yoklukları arasında hiç yoktan var etti bu uygarlık ışıklarının yandığı ocağı...
Öğrencisi Bahattin Fırtına şöyle anlatıyor o günleri:
"Birkaç yıl içinde de derslikleri, işlikleri, yatakhaneleri, mutfağı, yemekhanesi, banyosu, tarım ve oyun alanları, öğretmen evleri ile bin öğrencinin eğitim göreceği bir kurum yaratıldı. Savaştepe Köy Enstitüsü yapılarının taşında, tuğlasında, kumunda, kirecinde, betonunda, demirinde, kapısında, penceresinde, çatısında, bacasında, suyunda, ışığında öğrencileri ile birlikte Sıtkı Akay'ın elinin emeği, terinin tuzu, gözünün nuru, usunun ışığı vardır."
(Sayfa-12).
****
Öğrencisi Fırtına, bu işleri yapan hocasını da şöyle tanımlıyor:
"Kimliğiyle bir okuldu, bir bilgeydi, bir söylence kişisiydi. Kurtuluş Savaşı'ndan gelen kuşağın baskın özelliğini taşırdı: Paraya pula, mala mülke değer vermez ama kamu malını gözü gibi korurdu."
****
Öğrencilerinin anlattığı kadarıyla idealist öğretmen kuşağının tam bir simgesiydi Sıtkı Akkay:
"Bizim el atmaya çekindiğimiz en ağır, en kirli işleri o yapardı. Kalasların en ağırını o taşırdı. Bir keresinde tıkanan bir tuvaletin temizliğini bile, doğal yaklaşımla o yapmıştı."
***
Bütün bu güzel ve anlamlı işler, Türkiye'nin Amerikan kampında yer almasından sonra son buldu.
Köy Enstitüleri'ne savaş açıldı, başta Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç olmak üzere yöneticileri bir bir görevinden uzaklaştırıldı.
Sıtkı Akkay da aynı akıbete uğradı.
***
Sıtkı Akkay, Savaştepe Köy Enstitüsü Müdürlüğü görevinden Bursa Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı'na atamasından sonra 26 Haziran 1947 yılında okulun ses yükselticisinden veda ederken "Sağlıcakla kalın" diye veda etti.
Akkay'ın yerine geçen müdür, "Öğretmen ya da öğrenci hiç kimse eski müdürü Sıtkı Akkay'ı yolcu etmek için istasyona gitmeyecektir. Gidenler hakkında gerekeni yaparım" demesine karşın okulun kuruluşuna direnen Savaştepe'de yaşayan yurttaşlar ile öğrenciler, hocalarını istasyonda yalnız bırakmadı.
Yazar Fırtına'nın söylediğine göre, istasyon yığılım (Mahşer) yerine döndü. Tarlalardan, bahçelerden gelen vatandaş istasyona akın ederek ve Sıtkı Akkay'ın çok sevdiği Emirdağ türküsünü hep birlikte söyleyerek yolcu ettiler öğretmenlerini…
Türkü de şuydu:
"Emirdağ'ı Birbirine Ulalı
Altın Yüzük Parmağına Dolalı
Fadimem Dolalı...
Başın mı Büyüdü Gelin Olalı
Keskin Konyak İle Baydılar Beni
Fadimem Vay Beni
Giderim Giderim Yolu Yan Gelir
Ah Dedikçe Yüreğinden Kar Gelir
Emirdağ'ı Bir Geçmeyle Yolmolur
Altın Yere Düşmeyle Pulmolur
Fadimem Pulmolur
Fadimeyi Bir Öpmeyle Dulmolur
Al Bohçanı Tut Yaylanın Yolunu
Fadimem Yolunu..."
****
Tarih böyle bir şeydir.
Sıtkı Akkay hakkında kitaplar yazılır, ölümünden 41 yıl sonra bile anılır ama Köy Enstitüleri'nin yıkım ekibinin Savaştepe şubesinde görevli kişinin adı bile anılmaz!
İSMET İNÖNÜ KIZ ÖĞRENCİNİN BOHÇASINDA NE GÖRDÜ?
Bu yapıtta, Sıtkı Akkay'ın bir diğer kızı Nevin Akkay Karagöz, 22 Nisan 1943 günü Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün Savaştepe ziyaretini anlatırken, kız öğrenci Hatice Kolukısa ile arasındaki diyaloğu aktardı ki, çok dikkate değer:
"(İsmet İnönü) 'Ne yapıyorsun?' diye sordu. O da nöbetçi olduğunu söyledi. Sonra azık torbasında neler olduğunu görmek istedi. Öğrenci torbasını açtı, içindeki köfte, peynir ve ekmeği gösterdi. Ayrıca gazete kâğıdına sarılı olanları işaret ederek, 'Onda ne var?' dedi. Hatice de 'Okuyacağım kitap' diye yanıtladı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan Sophokles'in Antigone kitabını gösterdi. İnönü kitabı eline aldı, çevresindekilere anlamlı anlamlı baktı. Daha sonra Abdurrahman Nafiz Gürman Paşa'ya döndü: 'Paşam, bu kitap yeni çıktı. Ankara'da bile henüz okunmadı. Askerlerimizin, köylülerimizin, işçilerimizin kumanyasına kitap eklenirse, o zaman Türkiye gerçekten kalkınmış olur. Bağımsızlığımız için cephede savaştık. Şimdi sıra cehaletle savaşımda."
***
Klasikleri okuyan bir Türkiye gençliğinden korktular.
Köy Enstitülerini bunun için yok ettiler.