Ulusal Haberler

Rojin Kabaiş raporunda eksikler ortaya çıktı

Van’da kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni bulunan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in ölümüne ilişkin dosyaya bir yıl sonra giren Adli Tıp raporuna ilişkin tartışmalar sürüyor.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül’de kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra kaybolmuş, 15 Ekim’de Mollakasım Mahallesi sahilinde cansız bedeni bulunmuştu.

Kabaiş’in ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma sürerken, Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi Merkezi tarafından hazırlanan rapor 10 Ekim’de dosyaya girdi.

Raporda, Rojin Kabaiş’in göğüs ve vajina iç bölgesinde iki farklı erkeğe ait DNA örnekleri tespit edildiği belirtildi. Ancak Adli Tıp Kurumu’ndan yapılan açıklamada, “DNA'lar ölüm sonrası süreçte çevresel temas nedeniyle bulaşmış olabilir” denildi.

Adli Tıp Uzmanı Halis Dokgöz Rojin Kabaiş'in ölümüne ilişkin verilen rapordaki eksikleri BirGün gazetesine anlattı.

Adli Tıp Uzmanı Halis Dokgöz, son raporun önceki bulgularla çeliştiğini belirtti.

Dokgöz, “İlk raporda travmatik bir dış etki olmadığı, Rojin’in suda boğularak öldüğünün kabul edilmesi gerektiği yazılmıştı. Yaklaşık yirmi gün suda kaldığı için çürüme nedeniyle cinsel saldırı bulgusu bulunmadığı da belirtilmişti. Ancak son raporda farklı iki erkeğe ait DNA olduğu söyleniyor, bu önemli bir bulgu,” dedi.

Dokgöz, otopsi salonuna transfer edilene kadar kimler Rojin ile temas ettiyse DNA'nın onlarla da karşılaştırmasının yapılması gerektiğini şu ifadelerle bildirdi:

"Bu DNA'nın kime ait olduğunun ortaya konulması gerekiyor. Ve Adli Tıp Kurumu bu DNA'ların bulaş sonrası olduğundan bahsediyor. Birinden bulaştığını düşünüyor.

Olay yerindeki adli tıp uzmanı, biyoloji uzmanı ve adli tıp teknisyeninden de örnek alınarak karşılaştırma yapmış. Kendi personeline ait olmadığını saptamış.

Yani Adli Tıp Kurumu bulaştan şüpheleniyorsa demek ki bununla ilgili ortada bir veri var diye düşünüyorum ben.

Yoksa niye düşünsün? Burada olay yerindeki cesedin otopsi salonuna transferine kadar orada kimler varsa da onlarla da karşılaştırma yapılması gerekiyor."

EKSİKLERİ SIRALADI

Dokgöz şu ifadelerle devam etti:

"Diğer nokta da Rojin’in cesedinin bulunduğu yakın çevredeki köydeki tüm erkekler; o dönemde askere gitmiş olabilir, işe gitmiş olabilir, başka yerde bulunabilir bunlarla da karşılaştırma yapılmalı.

DNA'ların kimlere ait olduğunu olay yeri inceleme dahil cesedin otopsi salonuna kadar transferinde kimler varsa savcı dahil hepsiyle karşılaştırma yapılması gerekiyor. Bu kişilerden karşılaştırma yapılması gerekiyor.

Bir de Adli Tıp Kurumu'nun ilk raporunda biyolojik incelemede cinsel saldırı ve DNA yok diyordu. Ama bugün geldiğimiz noktada hem vajinanın içerisinde hem de göğüs bölgesinde DNA'dan bahsediliyor.

Bir diğer önemli nokta suda boğularak öldüğünün kabulü gerektiği değerlendirmesi.

Bu subjektif bir değerlendirme. Suda boğulduğunun kesin kanıtının ortaya konulması gerekiyor. Yani bir kişi öldürülüp suya da atılmış olabilir ya da suda gerçekten boğularak da ölmüş olabilir.

Bunun ayrımının yapılması gerekiyor. Bunun için de bizim diatom testi dediğimiz testin yapılması gerekiyor. Böylece özellikle çürümüş cesetlerde kişinin suda boğularak ölüp ölmediği ortaya konulabilir.

Bu yapılmamış. Bu bir eksiklik. Hatta sudan da örnek alıp biz inceleme yapıyoruz. İkisindeki diatomlar benzerse o zaman o suda boğulduğunu bile söyleyebiliyoruz."

Kaynak: Halk TV