Foça’da 19 Mayıs coşkusu denizden karaya taştı
Foça’da 19 Mayıs coşkusu denizden karaya taştı
İçeriği Görüntüle
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından düzenlenen 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinginin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nda İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenilmesine karar verildi. İzmirliler miting başlamadan alanı doldurmaya başladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in saat 19.19'da sahneye çıkacağı bildirildi. Sanatçı Onur Akın'ın sahne aldığı buluşmaya Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu da katıldı. Sahneye çıkan Özgür Özel DEVA Partisi'nden istifa edip CHP'ye geçen İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen'e rozetini taktı. Başkan Tugay: "Türkiye kaybettiği her şeyi tekrar geri kazanacak" Mitingde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Ekrem İmamoğlu'nun 8 Mart'ta İzmir'deki konuşmasını hatırlatarak, "Türkiye kaybettiği her şeyi tekrar geri kazanacak. Çalışarak başaracağımız. Cumhurbaşkanı adayımız sayın Ekrem İmamoğlu görevinden, ailesinden, halkından 2 ay önce koparıldı. Ve Silivri'de parmaklıklar arkasına konuldu. 8 Mart'ta İzmir'de hep beraber karşılamış, cumhurbaşkanı adayı olarak bağrımıza basmıştık onu. Şunları söylemişti o gün; 'Başarmak için her şeyden önce yola çıkmak gerekir, yerimizde sayarak, şikayet ederek hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Biz yalnızca seçim kazanmanın değil birliğimizi, kardeşliğimizi yeniden kazanmanın peşindeyiz. Onlar bizi eşitsiz, adaletsiz bir düzene mahkum etmek istiyorla ama bu millet esareti kabul etmez. Bu millet eşitsizliği, adaletsizliği asla kabul etmez. Bizler cumhuriyetçiyiz. Biz kendini devletin sahibi olarak görüp itaat bekleyenlere benzemeyiz. Bizim anlayışımıza göre millet devletin efendisidir, millet büyüktür.' Ekrem Başkanımızı ve onunla beraber cezaevinde tutulan tüm yoldaşlarımıza buradan selam söylüyoruz" diye konuştu. CHP'li Aslanoğlu, İmamoğlu'nun mesajını okudu CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu mitinge, cezaevinde bulunan Ekrem İmamoğlu'nun mesajını okudu: "Güzel İzmir'in güzel insanları... Gündoğdu Meydanı'nı Ege'nin tüm renkleriyle dolduran kıymetli yurttaşlarım... Geleceğimizin umudu sevgili gençler... 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsun. Tam 106 yıl önce, 1919'un o karanlık günlerinde bir milletin makus bir adım atıldı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Samsun'a çıkarak bu ulusun haysiyet ve kurtuluş yürüyüşünü başlattı. O gün Samsun’da başlayan yürüyüş, Amasya’da kararlılıkla şekillendi, Sivas ve Erzurum’da halkın desteğiyle taçlandı, Ankara’da Meclis’le milletin iradesi oldu, kurtuluşun ve kuruluşun şehri İzmir’de ise milletin zaferi olarak tarihe geçti. Bugün burada, onun başlattığı kurtuluş mücadelesinin izinden giden bizler, yeni bir uyanışın, yeni bir direnişin, yeni bir kurtuluşun adımını İzmir’den atıyoruz. O gün, emperyalizme karşı ayağa kalkan bir millet vardı. Bugün de adaletsizliğe, eşitsizliğe, ayrımcılığa, halkı yoksulluğa mahkûm eden düzene karşı ayağa kalkan bir millet var. O gün Samsun’dan yola çıkan umut, 19 Mart’tan bu yana, her gün başka bir meydandan başka bir şehirden yükseliyor. Milletin sesi, bugün de İzmir’den yükseliyor. İzmir; bu ülkenin ilk kurşunu sıktığı, son kalenin hep ayakta kaldığı yerdir. Bugün bu şehirden yükselen ses, sadece bir bölgenin değil, bütün Türkiye’nin kaderini değiştirecek güce sahiptir. Türkiye’nin kaderini değiştirmek gözünüze zor mu görünüyor? Türkiye’nin istikbalini yeniden inşa etmek imkansız mı görünüyor? Umutsuzluğa düştüğünüz anlarda; yorgun, kırgın ve yoksul halde vatan savunmasına kendini adayan Türk milletini hatırlayın. Ahval ve şeraitin en karanlık zamanlarında, bu topraklarda yeni güneşler doğacağına inanıp, canını dişine takan milli mücadele kahramanlarını hatırlayın. Bu ülkenin kaderi ya değişecek ya da değişecek. Artık yeter! Bu millet, imkanlara, kaynaklara sadece bir avuç kişinin ulaştığı, diğer herkesin ekonomik, hukuki ve toplumsal eşitsizliklere maruz kaldığı bir düzende yaşamak zorunda değildir. Bu topraklar, ayrımcılığa, kayırmacılığa mahkûm değildir. O nedenle, her meydanda ‘Kurtuluş yok tek başına’ diye haykırıyoruz. Kurtuluş yok tek başına, yok. Herkesin özgür, adil ve müreffeh bir hayat süreceği günlere hep birlikte mücadele ederek kavuşacağız. Güçlü, demokratik devlet anlayışıyla ekonomimizi ayağa kaldıracağız. İzmir’i ve Ege’yi yeniden üretimin, tasarımın, ihracatın, tarımın ve teknolojinin merkezi yapacağız. Herkese iş, her haneye huzur, her çocuğa gelecek sunacağız. Bu sadece bir seçim mücadelesi değil, bu yeni bir kurtuluş mücadelesidir. Biz, milletin iktidarını kurmaya geliyoruz. Biz, milletiyle barışık, halkına hesap veren bir yönetimi inşa etmeye geliyoruz. Biz, yeniden eşitlik, yeniden adalet, yeniden kardeşlik için geliyoruz. Gençliğin vicdanıyla, gençliğin enerjisiyle, gençliğin cesaretiyle geliyoruz. Gençler, düşledikleri hayatı burada, kendi vatanlarında, kendi elleriyle kursunlar diye geliyoruz. Biz kazanacağız. 86 milyon vicdanlı yurtsever kazanacak. Hak yemekten korkan, ama asla hakkını yedirmeyenler kazanacak. Adalet, haysiyet ve cesaret kazanacak. Haydi İzmir; kurtuluş yok tek başına, hep birlikte görev başına… Ekrem İmamoğlu. Silivri Cezaevi.” İmamoğlu'nun mesajının okunmasının ardından konuşmasını gerçekleştiren Özgür Özel ise şunları söyledi: "İlk kurşunu da son kurşunu da atan düşmanı denize döken İzmir... Merhaba. Bugün çocuk yaşta geldiğim, büyüdüğüm, okuduğum kentteyiz. Burası Gündoğdu Meydanı. Az ilerisi Gazi Bulvarı. Onun bir yanı Fevzi Paşa Bulvarı. Fuarın 5 kapısı var. Birinin adı Lozan, biri Montrö, 26 Temmuz, 9 Eylül, Cumhuriyet... İşte İzmir. 106 yıl önce bugün, Anadolu'nun en karar günlerinde Mustafa Kemal İstiklal Mücadelesi'ni Samsun'dan başlattı. Biz de 19 Mart darbe girişiminden sonra demokrasi ve özgürlük mücadelemizi Samsun'dan başlatmıştık. O gün de Türk Milleti'nin özgürlüğü tehdit altındaydı, bugün de öyle. O gün de iktidarda olanlar şahsi menfaat peşindeydi, bugün de öyle. O gün de küresel güçlerin himayesinde milleti perişan etmekte bir sakınca görmüyorlardı, bugün de öyle. Mustafa Kemal İngiliz esiri saray ahalisine nasıl bayrak açtıysa biz de bugün emperyalizme memur olmuş bir azınlık hükümetine karşı demokrasi bayrağını Gündoğdu'dan açıyoruz. "Lozan en temel belge" Mustafa Kemal millete güvendi, millet de ona yoldaş oldu. Ve o mücadele Lozan Antlaşmasıyla taçlandı. İşte Cumhuriyet Halk Partisi Sevr'i yırtıp atanların, Lozan'ı yapanların, yedi düvele bu ülkenin tapu senedini kabul ettirenlerin partisidir. Lozan bu milletin hiçbir güce boyun eğmeyeceğinin en temel belgesidir. Milli mücadele o azmi gösterenlerin arasında bu milletin Türkeri, Kürtleri, Alevileri, Sünnileri yani bu ülkenin tüm renkleri vardı. Bugün de bu meydanda Türkiye'nin tüm renkleriyle bir aradayız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz diyenler hep birlikteyiz. Farklı düşünse de demokraside buluşanlar Ekrem İmamoğlu'nun da, Selahattin Demirtaş'ın da, Ümit Özdağ'ın da hakkını savunabilme hepsine birden özgürlük talep edebilme cesareti demokratların göstereceği cesarettir. Bu ses varsa otokratlar korkar, diktatörler korkar. Çünkü bilirler ki; demokratlar birliktedir. Hedefleri zulmü, esareti bitirmek, özgürlüğü getirmektir. Burada olanlara selam olsun. "Özgür milletin toprakları" Bu ülkeyi sandık olmadan yönetmek isteyenlere karşı demokrasiyi kurup sandıkta yarışmak için bir aradayız. 19 Mayıs'ta başlayan mücadele bir halk hareketidir. 19 Mart darbesine karşı direniş de bir halk harekettir. Bilinsin ki bu topraklar celladına dua eden kulların değil, zalime diz çökmeyen özgür milletin topraklarıdır. "Ey Erdoğan, Gündoğdu Meydanı'nı görüyor musun?" Gündoğdu Meydanı'nı görmeyenler görsün. Ey Erdoğan, Gündoğdu Meydanı'nı görüyor musun? Sen rakiplerini hapse atarak kazanabileceğini sandın, sen gençleri zindana atarak korkutabileceğini sandın. Bu meydanda hiç korkan görüyor musun, hiç korkak görüyor musun? Biz korkuyu evde bıraktık. Çünkü bu cumhuriyeti kuranlar korkmadılar, korkmayanlar kurdu cumhuriyeti. Korkmayanlar koruyor. Biz de korkmuyoruz. Senin zulmüne teslim olmuyoruz. Samsun, Yozgat, Mersin, Konya, Van'daydık. Oralarda 'Artık eski siyaset yok, hiç kimsenin kalesi yok. Birileri nasıl söylerse söylesin samimi kanaatim odur ki; İzmir Cumhuriyet Halk Partisi'nin değil Cumhuriyet'in ta kendisinin kalesidir. Şehirleri kale görenlere sesleniyoruz; kale siyaseti, kutuplaşma siyaseti, karşısını şeytanlaştırma, kavgadan medet umma siyaseti bitmiştir. Kalelet bitmiştir. Kaleler milletindir. "Halkın içine çıkamayan bir iktidar var" Artık arkasında milletin desteği olmayan bir iktidar var, olsaydı darbeye kalkışmaz, sandıktan korkmazdı. Artık devletin de milletin de itimat etmediği bir iktidarla muhatabız. Eğer korkmuyor olsaydı üç savcının, üç gizli tanığın arkasına saklanmazlardı. Artık sıcak salonlardan halkın içine çıkamayan bir iktidar var. Meşruiyeti kalmamış, tükenmiş, yaşlanmış, yorgun bir iktidar var. Milletin gözünden düşmüş, gönlünden düşmüş. Şu anda anketlere göre ikinci parti olmuş ve beşinci partiyle kol kola girmiş ayakta kalmaya çalışan bir ittifak var. Tavlacılar bunlara iki beş penci du ittifakı diyorlar. İki beş iktidarının bugün millete istikamet çizmeye çalışmasını izliyoruz. Milletin rızasını alamayanlar, ülkeyi vesayetle yönetmek istiyorlar. Unutmayın CHP var oldukça, bu meydanlar doldukça artık hiç kimse bu millete istikamet çizemeyecektir. "Gençlerimize yeniden hayal kurdurmak durumundayız" Herkes kendine göre bir 'beka' tarifi yapıyor. 'O beka sorunu, bu beka sorunu' diyor. Buradan açıkça ifade etmek isterim ki; dünyanın gelişmiş ülkelerinin Türkiye üzerinden hesap yapması, hayal kurması beka sorunu değildir. Onu bir kez denediler, burada denize döküldüler. Sonları değişmez. Ancak dünyanın gelişmiş ülkelerinin gelip burada hayal kurması beka sorunu değildir ama Türkiye'nin gençlerinin dünyanın gelişmiş ülkelerinde hayal kurmaları beka sorunudur. İşte biz bununla mücadele etmek, gerçek beka sorununu görmek ve gençlerimize yeniden bu güzel memlekette hayal kurdurmak durumundayız. "Darbeciler bu kez kamuflajla değil cübbeyle gelmiştir" 19 mart Erdoğan'ın seçimi çoktan kaybettiğinin kendince itirafıdır. Sayın Erdoğan karşısına mertçe çıkan, daha önce onun adaylarını 4 kez yenen, 'Ben bu ülkeyi senden daha iyi yönetirim, biz bu ülkeyi sizden daha iyi yönetiriz' diyen rakibiyle baş edemeyince onu hapse atmıştır. Demokrasiyi istediği yerde inilecek istediği yerde binilecek bir tramvay olarak görenler yenilgiyi ilk kez tattıklarında o tramvaydan apar topar inmeyi tercih etmişlerdir. İki tür darbe var. Ya askeri darbe ya sivil darbe. İkisinin de bir darbe planı elbette başında bir cuntası ve elbette bir karargahı var. Türkiye'de yaşanan 19 Mart darbesinin karargahı Saray'dır, Beştepe'dir. Silahı yargıdır. Ve bu silahın mühimmatı yalandır, iftiradır. Darbeciler bu kez kamuflajla değil cübbeyle gelmiştir. Çünkü Erdoğan İmamoğlu sandıkta yarışmaktan korkmuştur. Ekrem Başkanımız aday olacağını açıkladıktan sonra önce 18 Mart'ta 31 yıllık diplomasını iptal ettiler. Yetmedi yüzlerce polisle evini bastılar. Ama 60 gün geçti, hala hiçbir iddialarını ispat edemediler." Özel, "Bu Erdoğan kurmaca videolarla milleti kandırmaya çalışıyor ya... Biz onun gibi yapmayalım. Biz size, millete İzmir'den onu ve yalanlarını izletelim" dedikten sonra Erdoğan'ın Ergenekon ve Balyoz kumpasları döneminde söyledikleri, 'Kandırıldık' sözleri, Binali Yıldırım'ın seçim açıklaması, 2019 seçimlerinin iptali ve 19 Mart süreciyle ilgili hazırlanan bir video izletildi. Özel sözlerine şöyle devam etti: "Ekrem Başkan suçsuzdur" "19 Mart darbesinden 60 gün sonra Tayyip Erdoğan '1 aya kalmaz ortaya belgeler dökülünce birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar. Ailelerinin yüzüne bakamayacaklar' diyen Erdoğan'a Gündoğdu Meydanı'ndan sesleniyorum; Burada 2 milyonun üzerindeyiz. Gözlerinin içine baka baka söylüyorum. Ekrem Başkan suçsuzdur, arkadaşlarımız suçsuzdur. Hiçbir iftiranı kanıtlayamadın. Hepsi yalan, hepsi iftira. Kaybedeceğin için yarışmaktan korkuyorsun. İftira atıyorsun. Ey Erdoğan, 'ahtapot' diyorsun, 'suç örgütü' diyorsun. Kul hakkına girmekten çekinmiyorsun. O zaman sana İzmir'den meydan okuyoruz. Gel bu yargılamayı TRT'den canlı yayınlayalım. Kim masum, kim iftiracı bu aziz millet görsün. TRT bu meydanı görmez. Bu meydandan vergiyi toplar, saraya hizmet eder. "Darbeden dön, demokrasiye dön" Bak Erdoğan bu meydanda milyonlar kefalet koyuyor. Oysa güvenebileceğin bırak 2 milyon kişi 2 kişi kalmadığını, herkesin senden sonrasını konuştuğunu, AK Parti'de artık hesapların başka türlü yapıldığının, iktidarın dümeninin başkalarına kaptırıldığını biliyoruz. Buradan sana sesleniyorum; Darbeden dön, demokrasiye dön. Çok güveniyorsan yargılamaları TRT'den yap, doğruları gör ve artık köşene çekil. İktidar değişiyor. Artık kumpasçılar, onlara sahip çıkanlar gidiyor. "Birileri son dönemde 'Terörsüz Türkiye' diyorlar" Biz 86 milyonun barışını, kardeşliğini savunan bir partiyiz. Birileri son dönemde 'Terörsüz Türkiye' diyorlar. 'Siz buna ne diyorsunuz' diye soruyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel bir tutarlılık içinde, Türkiye'de hem teröre hem de her türlü şiddete karşı olmuştur. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'de herkes için eşit yurttaşlığı, anayasa önünde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsinin eşit olmasını, kanunların eşit uygulanmasını, kimsenin ötekileştirilmemesini, dezavantaj yaşamamasını, kötü muamele görmemesini savunmuş, bunun için de tam bir demokrasiyi, eksik olan tüm yasaların çıkarılmasını ve koşulsuz demokrasiyi savunmuşuzdur. 22 Ekim 2024'te bu mesele için Meclis'te bir komisyon kurulmasını teklif ettik. O gün biz bunu söylerken biriler çıkmış şöyle diyordu; 'Terörsüz Türkiye diyeceksin, başka bir şey demeyeceksin. Kürt sorunu vardır demeyeceksiniz. Demokrasi istemeyeceksin.' Biz hem Kürt sorunun varlığını hem de terörün bitmesini savunurken illa ki Meclis dedik, şeffaflık dedik, mutabakat aranmalı, toplumsal mutabakat sağlanmalı dedik. Şehit ailelerinin, gazilerin gözünün içine bakamayacağımız bir formülün içinde olmayız, Meclis dışındaki pazarlıkları doğru bulmayız dedik. Şimdi nihayet bize saldıranlar dönmüşler dün komisyon teklifi açıklıyorlar. Elbette bir kişinin dediğini gibi olmayacak. Bir siyasi lider çıkıp da koskoca Gazi Meclis'e istikamet dayatmayacak. Ancak Meclis zeminine gelmeleri, toplumsal mutabakat aramaları ilk baştan beri söylediğimiz şeffaf, denetlenebilir bir zemine yaklaşmaları olumludur. Cumhuriyet Halk Partililer partilerinin tarihsel tutumuyla ne kadar gurur duysalar haklarıdır. "Buğra Gökçe ve tüm arkadaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır" Artık antidemokratik uygulamalardan dönülmelidir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımız tutuksuz yargılanmalı, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Ümit Özdağ üç genel başkan bir an önce serbest bırakılmalı, Hatay'ın seçilmiş milletvekili Can Atalay, İzmir'in evlatları Tayfun Kahraman, Buğra Gökçe ve tüm arkadaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır. Bir ülkede siyasi tutsaklık varsa eşit rekabet yoktur. Rakibinden korkan siyasetçinin de milletin gönlünde yeri yoktur. Bunun için diploma ayıbına son verin, kayyım atanmış belediye başkanlarını görevlerine iade edin, yargılamaları tutuksuz yapın, TRT'den canlı yayınlayın. Demokratik zemine dönün. Türkiye'nin tüm sorunları ancak böyle çözülür."

Kaynak: RSS