MÜRVET KUBAY/ ÖZEL HABER

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, 4 yıllık zorunlu lise eğitimine yönelik “2 yıl zorunlu artı 2 yıl isteğe bağlı” (2+2) modeline açık kapı bırakmasının ardından, eğitim sendikaları ve sivil toplum kuruluşları kararı sert bir dille eleştirdi. ÇYDD, Eğitim-Sen, Eğitim-İş ve Veli-Der ortak noktada buluştu: “Bu adım, kamusal eğitime geri dönülemez zararlar verir.”

Türkiye’de 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi bir kez daha tartışmaların odağında. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, 4 yıllık zorunlu lise eğitiminin 2 yıla düşürülmesine yönelik kamuoyu talebi oluşması halinde değerlendirilebileceğini açıklaması, eğitim camiasında ve sivil toplumda sert tepkilere neden oldu.

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen tarafından 36 binden fazla katılımcıyla yapılan araştırmada da bu konu gündeme gelmiş, en çok destek gören modeller arasında “2 yıl zorunlu artı 2 yıl isteğe bağlı (2+2)” ve “3 yıl zorunlu artı 1 yıl isteğe bağlı (3+1)” sistemleri yer almıştı.

Bursa Nilüfer’de seyyar satıcı operasyonu
Bursa Nilüfer’de seyyar satıcı operasyonu
İçeriği Görüntüle

‘Ciddi riskler taşıyor’

AK Parti grup toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Tekin, “Bu konuda kamuoyunda bir talep olursa biz de ilgili birimlerimizle beraber oturur değerlendiririz. Nihayetinde bu yasama organının yetkisindedir. Biz yalnızca raporları ve kamuoyunu izliyoruz” diyerek konuya kapıyı tamamen kapatmadı.

İlk açıklama, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel’den geldi. Yüksel, önerilen sistemin sadece teknik bir değişiklik olmadığını, “eğitimin ruhuna doğrudan bir müdahale” olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“Liselerin iki yıla indirilmesi önerisi, pedagojik değil; toplumsal eşitlik, gençlik politikaları ve kamusal sorumluluk açısından ciddi riskler taşıyor. Bu, gençleri düşünmeden hızla bir rotaya sokmak, adeta şekillenmeden kalıba dökmek demektir.”

Yüksel ayrıca, bu tür yapısal değişikliklerin pilot uygulamalar yapılmadan gündeme getirilmesini, “eğitimi bir laboratuvar deneyi gibi görmek” olarak değerlendirdi. Özellikle dezavantajlı kesimlerin bu değişiklikten daha fazla etkileneceğini belirten Yüksel, eğitimde fırsat eşitliğinin zarar göreceğini ifade etti.

Manipülasyon söz konusu

Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise 2012’de yürürlüğe giren ‘4+4+4’ sistemine de karşı çıktıklarını hatırlatarak, bugünkü tartışmayı o sürecin devamı olarak değerlendirdi:
“O dönem Eğitim-Bir-Sen’in 36 bin öğretmenle yaptığı ankette sistem desteklenmiş gibi sunuldu, bu gerçeği yansıtmıyordu. Şimdi de benzer bir manipülasyon söz konusu. Zorunlu eğitimi azaltmak, kamusal eğitimden vazgeçmek anlamına gelir. Laik, bilimsel ve kamusal eğitim bir haktır!”

Irmak ayrıca, “2+2 modelinin” öğrencilerin erken yaşta işgücüne yönlendirilmesi çabasının bir yansıması olduğunu, ancak asıl yapılması gerekenin “bilimsel, kamusal, eşitlikçi bir eğitim sistemini inşa etmek” olduğunu vurguladı.

Okul Sınav (1)

Bir başka sert tepki ise Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Özgür Şen’den geldi. Şen, ekonomik zorlukların zaten pek çok öğrenciyi okuldan kopardığını ifade ederek şunları söyledi:

‘Hak sınırlandırılması’


“MESEM gibi uygulamalarla öğrenciler çalışma hayatına erken yönlendiriliyor. Şimdi de 2+2 modeliyle bu süreç hızlandırılmak isteniyor. Bu, dezavantajlı çocukların daha erken yaşta okuldan kopmasına neden olur. Okullar, çocukları yalnızca geleceğe değil, risklere karşı da koruyan kurumlardır.”

Son olarak Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat da sisteme tepki gösterdi. Kalafat, “4+4+4’ün değiştirilmesini isteyen temel güruh işverenler. Amaçları ucuz işgücüne erişmek. 15 yaşındaki çocukları 5-6 bin liraya çalıştırmak istiyorlar. Bu eğitim değil, sömürüdür.”

Kalafat, ayrıca bazı tarikat ve cemaatlerin özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda baskı oluşturduğunu belirterek “Bu gruplar için eğitim olmaması gereken bir şey. Onların eğitimi kısıtlama çabası, toplumu karanlığa sürükler” dedi.

Tüm STK’ler ve sendikalar ortak bir çağrıda bulundu: Eğitim, tasarruf yapılacak ya da süreyle oynanacak bir alan değil; toplumun geleceğini inşa eden temel bir yatırımdır. Eğitim politikaları bilimsel, eşitlikçi ve kamu yararı gözetilerek planlanmalıdır.