Şizofren, düşünce, algı, duygu ve davranışlarda bozulmalara yol açan kronik ve epizodik seyirli bir psikiyatrik hastalıktır. Genellikle ergenliğin sonları veya genç erişkinlik döneminde başlar. Ancak hastaların en büyük sorunu, hastalığın kendisinden çok toplum tarafından damgalanmak! Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Prof. Dr. Alp Üçok, yıllardır şizofreni hastalarıyla çalışan bir uzman olarak uyarılarda bulundu.

TOPLUM BİZİ SADECE KÖTÜ HABERLERDE GÖRÜYOR

Prof. Dr. Üçok; “Şizofreni, diyabet ya da hipertansiyon gibi kronik bir hastalık. Ancak bu tedavi edilemediği anlamına gelmiyor. Tedavisi mümkün ama toplumdaki önyargılar nedeniyle hastalar doktora gitmekten çekiniyor, tedaviye direnç gösteriyor. Prof. Dr. Alp Üçok, bir İngiliz hastanın “İnsanlar bizim iyi bir şey yaptığımızı asla göremeyecek. Çünkü biz sadece kötü haberlerle medyaya yansıyoruz.” sözlerinin çok anlamlı ve durumu en net ortaya koyan ifade olduğunun altını çiziyor.

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Alp Üçok; Şizofreni hastaları işinde başarılı olabilir, normal bir yaşam sürebilir. Ancak haberlerde ya da toplumda hep olumsuz örneklerle anıldıkları için, insanlar bu gerçeği göremiyor. Oysaki şiddet içeren pek çok olayın arkasında ruhsal bir hastalık bulunmuyor. Türkiye’de her yıl birçok kadın şiddete maruz kalıyor, öldürülüyor ama faillerin büyük çoğunluğu psikiyatrik hasta değil! Buna rağmen şizofreni hastaları haksız bir şekilde damgalanıyor. Şizofreninin görülme oranı yüzde 1, ancak ailesinde hastalık öyküsü olanlarda bu oran yüzde 10’a çıkıyor. Yani genetik faktörler etkili ancak tek başına belirleyici değil. Prof. Dr. Alp Üçok, bu durumda en büyük risk faktörlerinden birinin madde kullanımı olduğunu belirtiyor: Esrarın yanı sıra, çocukluk çağı travmaları da şizofreni riskini artırıyor. Fiziksel ve duygusal ihmal, çocukluk döneminde maruz kalınan şiddet ya da cinsel travmalar, beynin strese tepkisini değiştirerek ilerleyen yıllarda psikoza yol açabiliyor.

Prof. Dr. Alp Üçok: Her yüz kişiden biri yaşamı boyunca bu hastalığa yakalanma riski taşır. Ancak hastaların ailelerinde görülme sıklığı yüzde 10'a çıkıyor. Yani her 10 hastanın 1'inin ailesinde hastalık görülüyor. Genetik mutasyon dediğimiz gen yapısındaki değişiklikler de hastalığa yol açabiliyor. Genetiğin bir rolü var ama çevresel faktörlerin de rolü var. En önemli faktör madde kullanımı. Maalesef esrar dünyada yaygınlaşırken esrarın zararlı olduğuna dair inanç da azalıyor. İnsanlara ilaç veriyoruz "Ben kimyasala karşıyım" diyor ama esrarın içinde kimyasal olduğunu bilmiyor. Fakat bazı kişilerde esrar kullanımını bıraksa bile psikoz devam ediyor. Ayrıca toplumda artan cinsel, fiziksel, duygusal travmalar. Bunlar yine çocuğun küçükken şiddete maruz kalması, cinsel şiddete maruz kalması, temel duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının ihmal edilmesi de depresyona yol açtığı gibi psikoza da yol açabiliyor. Bu vücudun verdiği hormonal tepkileri etkiliyor ve kortizol salımındaki miktar artıyor ve onu tehditten korumak için işleyen sistem artık kötüye çalışmaya başlıyor. "Çocukken sevgi görmedim" gibi ifadeler yaygın ama bunlar gerçekten ciddi boyuttaysa psikoz riskini arttırıyor. Artıyor mu dersek? Şizofreniye yol açan yaşam koşulları artıyor. Şiddet, madde kullanımı, büyük şehirlerde yaşamak bunlar şizofreniyi arttırdığı için şizofreni görülme oranı da artıyor olabilir. Buna paralel olarak dramatik bir artış yok. Çünkü tek bir sebebe bağlamak mümkün değil. Mesela varlıklı bir semtte düşük yaşam koşullarında yaşıyor olmak da şizofreni riskinde artışla ilişkili. Azınlık konumunda olmak, göçmen olmak, farklı bir dini veya etnik gruba sahip olmak kişide psikoz riskini arttırıyor. Bunun nedeni beyindeki gri maddenin daha ince olduğu görülüyor. Bunlar hep hormonal ve genetik değişiklikler. Olay sadece anneden babadan doğarken olanlar değil. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim eşitsizliği, azınlık olmak da risk etkeni olabiliyor. Yani şizofreni "Sevilmedi, ilgi görmedi, mutlu olamadı" gibi muğlak ifadelerle değil gerçekten net, ölçülebilir risk etkenlerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabiliyor.

Sağlık çalışanları teşvik ödemelerindeki düşüşten şikayetçi!
Sağlık çalışanları teşvik ödemelerindeki düşüşten şikayetçi!
İçeriği Görüntüle

ŞİZOFRENİ Belirtileri üç ana gruba ayrılır:

1. Pozitif Belirtiler (zihinsel işlevlerin bozuk çalışmasının sonucu olan belirtiler): · Varsanılar (halüsinasyonlar): En sık işitsel halüsinasyonlar (sesler duyma) · Sanrılar (hezeyanlar): Gerçek dışı, sabit inançlar (örneğin takip edildiğini düşünme) 2. Negatif Belirtiler (normal zihinsel işlevlerin eksik, azalmış biçimde çalışmasının sonuçları): · Duygulanımda küntleşme (yüzdeki duygu ifadelerinin silinmesi) · Sosyal çekilme · Konuşmada fakirlik 3. Bilişsel Belirtiler: · Dikkat dağınıklığı · Bellek ve yürütücü işlevlerde bozulma · Düşünce organize etmede güçlük . Psikotik dönem, hastalığın alevlenme evresidir. Bu dönemde birey; · Gerçeklik algısını kaybedebilir, · Olmayan sesleri duyabilir, · Gerçek dışı düşüncelere kesin biçimde inanabilir, · Çevreyle iletişimi bozulur.

Kaynak: RSS