Her devrin adamı, Sabah Gazetesi’nin köşe yazarı Mehmet Barlas iki gündür köşesinde bir şeyler söylemeye çalışıyor.
9 Kasım’da yazdığı “Muhalefetin meşruiyet sorununu” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsedilirken, "Bu adam ne zaman doğru konuşur" gibi bir ifade kullanılması herhalde normal değildir.
Ya da Millet İttifakı içindeki İYİ Parti'nin sağa sola savrulması ve sonunda şehit ailelerine küfürlerin bu partiden gelmesi çarpıcıdır.
Muhalefetin meşruiyeti, çok önemli bir kavramı da akla getiriyor. Acaba Türk siyasetinde meşru olmayan unsurlar, legal olarak yer bulabilirler mi? Mesela PKK'nın HDP ile birlikteliğine değiniliyor ve bu konu adeta sakız haline getiriliyor. Ve biliyoruz ki HDP hakkında bir de kapatma davası var. Yani bir parti, meşruiyetini kaybederse seçime katılabilir mi?
Aynı durum Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir.Unutmayalım ki bu durum Türkiye'de ne ilktir ne de son olur. Son Anayasa değişikliğine kadar Anayasa Mahkemesi musluk kapatır gibi partileri kapatmıyor muydu?”
Yani Barlas, 10 Kasım’dan bir gün önce Türkiye’nin kurucu partisi, Atatürk’ün iki büyük eserimden biri dediği Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılabileceğini söyleme cesaretinde bulundu.
10 Kasım’da yayınlanan “Hainleri de besliyoruz” başlıklı yazısında ise “Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra düşmanla işbirliği yapan bazı Osmanlılar, 150'likler diye listelenmiş ve sınırdışı edilmişlerdi. Acaba yine böyle bir liste mi yapalım? Mesela, Türkiye'yi hedef alan PKK terörizmine karşı sempatik davranan milletvekilleri 150'lik olmaya müstahak değiller midir?
Kısacası, toplumsal hayatımızda rol alan ve açık açık Türkiye'nin iyiliği değil, kötülüğü için uğraşan isimlerin bir listesini yapsak acaba 150'den fazla mıdırlar?
Bunlar hem topluma kötümserlik saçıyor hem de Türkiye'nin moralini bozuyorlar. Türkiye'nin düşmanları ile dostları aynı anda sanki kucak kucağa yaşamaktalar. Bu konuda eskisinden farklı davranmanın zamanı gelmiştir.” dedi.
Paralel bir konuşmayı da 10 Kasım dolayısıyla düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “Barlas kimin sesi olarak konuşuyor” diye sorarken;Seyit Torun ise “Barlas hayatı boyunca siyasi iktidarların yalakası oldu. Atatürk’ün partisini kapatmaya kimsenin gücü yetmez. Vatandaşın gündemini karartmak için ne yapacaklarını şaşırdılar” açıklamasında bulundu.
Barlas’ın yazdıklarına Abdülkadir Selvi bile "Çok yanlış bir kafa yapısı. CHP’yi 12 Eylül yönetimi kapattı ama millet açtı" dedi.
Mehmet Barlas bugünkü yazısında ise yazdıklarını fantezi olarak açıkladı.
Görünen o ki, 2023’e doğru Ak Parti’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi almasının imkanı yok. Bu durum geçen yazımda ele aldığım BUPAR’ın yaptığı ankette de net bir şekilde görülüyor.
Peki iktidarı kaybetmemek için her yolu deneyeceği gün gibi aşikar olanların planı ne olabilir?
Toplumda ve siyasette yavaş yavaş pişirilmeye çalışan bir senaryo üstünde çalışıldığı, bunun tetiğini de Barlas’ın çektiği; CHP ve HDP’nin kapatılarak, İYİ Parti’nin provokasyonlarla köşeye sıkıştırılarak seçime gidilmesi, hatta milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin sınırdışı edilmesi, alt üst edilmiş bu siyaset sahasından da tekrar iktidar olunabileceğine dair bir inançla hareket edildiği görülüyor.
CHP, 12 Eylül’de darbeciler tarafından kapatıldı. İkincisi Ak Parti tarafından yapılır mı dersiniz? Demokrasi treninden zamanı gelindiğinde inileceği söylenmişti. İniş için çoktandır toparlanma başlamış, bavullar hazırlanmıştı. Görünen o ki inilecek istasyon olarak sivil darbe istasyonu seçilmiş.