Mülakat krizi AK Parti’ye sıçradı
AK Parti İzmir eski İl Başkan Yardımcısı Ayşe Cankurtaran’ın oğlu Kerem Cankurtaran’ın, Milli Savunma Üniversitesi sözlü mülakatından elenmesi, partide kriz yarattı. Cankurtaran, sosyal medya hesabından yaptığı duygusal ve öfkeli paylaşımda, AK Parti milletvekillerine ve teşkilatına sessiz kaldıkları için sitem etti. Ancak perde arkasında konuşulanlar, olayın yalnızca bir ‘haksızlık’ değil, aynı zamanda ‘karşılıksız kalan torpil talebi’ olduğunu ortaya koydu.
Cankurtaran paylaşımında, “Evladımız Kerem’in uğradığı açık bir haksızlık karşısında ne bir milletvekili, ne il başkanlığı, ne de genel merkez teşkilatı tek bir kelime etmiyor. Herkes susuyor,” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Torpil talebi mi?
Ancak olay sadece bir sitemle sınırlı kalmadı. Parti kulislerinden sızan bilgilere göre, Cankurtaran ailesi oğulları için bazı AK Parti milletvekillerine ve yöneticilere ulaşarak yardım talebinde bulundu. İddialara göre, bu talep olumlu karşılık bulmayınca, sosyal medya üzerinden bir “vicdan çağrısı” adı altında doğrudan isim vererek paylaşım yapıldı.
AK Parti’nin önde gelen isimleri Eyüp Kadir İnan, Hamza Dağ, Bilal Saygılı, Ceyda Bölünmez Çankırı, Alpay Özalan, Mahmut Atilla Kaya, Mehmet Ali Çelebi, Şebnem Bursalı ve Yaşar Kırkpınar etiketlenerek doğrudan hedef alındı.
“100 tam puan aldı ama yine de elendi”
Cankurtaran ailesi, oğullarının yazılı sınavı geçtiğini, 15 bin kişinin katıldığı fiziki yeterlilik testinden 100 tam puan aldığını vurgularken, sözlü mülakatta neden elendiğine dair hiçbir gerekçe sunulmadığını iddia etti. Açıklamalarında şu ifadeler dikkat çekti:
“Biz sadece; yazılı sınavı başarıyla geçen, 15 bin kişinin katıldığı fiziki yeterlilik testinden 100 tam puan alan evladımızın, tüm bu objektif başarılarına rağmen sözlü mülakatta elenmesini hakkaniyetsiz bulduk.”
Tepkiler çoğaldı: Liyakat mi, sadakat mi?
Cankurtaran’ın paylaşımı kamuoyunda da tartışma yarattı. Bazı sosyal medya kullanıcıları “torpilin geçmemesi sizi niye bu kadar şaşırttı?” diyerek çıkıştı. Diğerleri ise “AK Parti'de yıllarca görev yapmış bir yöneticinin torpil beklemesi ve alamayınca isyan etmesi, sistemin geldiği noktayı gösteriyor” yorumunu yaptı.
Bu çıkış, kamu görevlerinde liyakat ilkesinin ne ölçüde uygulandığını, partizan sadakatin devlet kademelerinde ne tür beklentilere yol açtığını bir kez daha gündeme taşıdı.
Vicdanı Olan Herkese…
Yıllarımızı AK Parti’nin her kademesinde büyük bir inanç, sadakat ve emekle geçirdik. Bu hareketin bir neferleri olarak, sadece kendimiz değil; ailemizle birlikte bu davaya gönül verdik, fedakârlık yaptık, elimizden ne geliyorsa yapmaya çalıştık.
Ama bugün…
Evladımız Kerem’in uğradığı açık bir haksızlık karşısında ne bir milletvekili,
ne il başkanlığı,
ne de genel merkez teşkilatı
tek bir kelime etmiyor.
Herkes susuyor.
Oysa biz sustuğumuzda değil, konuştuğumuzda bu davaya yakışırdık.
Oysa biz birlik olduğumuzda güçlüydük.
Şimdi soruyoruz:
Bir evladın hakkı, bir annenin duası, bir babanın sessiz isyanı bu kadar mı değersiz?
Bu sessizlik sadece bizi değil, yıllardır inandığımız tüm değerleri sorgulatıyor.
Ve en acısı da bu…
Sözün bittiği yerdeyiz.
Sitemimiz büyük.
Kalbimiz kırık.
Ama susmuyoruz.