Raporda, psikolojik şiddetin en çok boşanmış kadınlarda görüldüğü, en sık belirtilen şiddet nedeninin ise “erkeğin öfke kontrol sorunu” olduğu tespit edildi.
Rapora göre, yaşamının herhangi bir döneminde psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar arasında boşanmış olanların oranı yüzde 62,1 oldu. Kadına dijital şiddet uygulayanlar arasında yüzde 62,3 ile ısrarlı takipçiler, yüzde 39,6 ile ise “yabancı biri” ilk sırada yer aldı.
Raporda ayrıca, “En çok belirtilen şiddet nedeni yüzde 21,7 ile erkeğin öfke kontrol sorunu oldu” ifadesi yer aldı. Ekonomik şiddetin en az yüzde 8,9 ile yükseköğretim mezunu kadınlarda görüldüğü, istihdamdaki kadınlar arasında şiddete en çok özel sektörde çalışanların maruz kaldığı belirtildi.
Son 12 ayda fiziksel şiddet gören kadın oranı yüzde 2,6 olurken, ekonomik şiddet en fazla yüzde 5,3 ile eğitim görmemiş kadınlarda görüldü. Psikolojik şiddete en az maruz kalan grubun ise yüzde 10,2 ile evli kadınlar olduğu kaydedildi.
Eşi ya da birlikte olduğu kişi tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 28,3’ü, şiddet nedenini “erkeğin öfke kontrol sorunu” olarak tanımladı. Şiddetin nedeni olarak “maddi sıkıntı” diyenlerin yüzde 15,1’ini 45–59 yaş grubundaki kadınlar, “erkeğin kıskanması”nı belirtenlerin yüzde 14,1’ini ise 15–24 yaş aralığındaki kadınlar oluşturdu.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Selime Büyükgöze, raporu ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi’nin hazırladığı “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması”ndan sonra yayımlanan ilk çalışma olduğunu hatırlatan Büyükgöze, araştırmanın “çok geç yenilenmiş” olduğunu söyledi.
Büyükgöze, araştırma yöntemine ilişkin eleştirilerde bulunarak, “Bu rapor bize yönteme dair şimdiden sorular sorduruyor. Şiddetin nedeninin ne olduğunu kadınlara sormak ve alınan yanıtlardan bu nedeni açıklamaya çalışmak bir çarpıtmadır. Araştırmacı böyle yaklaşmamalı” dedi.
Raporda medeni durumun vurgulanmasını da eleştiren Büyükgöze, “Kadınlar evlendiklerinde daha rahat yaşıyorlarmış gibi bir imaj çiziliyor” ifadelerini kullandı. Ayrıca, raporda toplumsal cinsiyet eşitsizliği perspektifinin eksik olduğunu belirterek, “Toplumda kadınlar ve erkekler arasında bir eşitsizlik var. Bu, hayatın her alanında hissediliyor. Rapor bunu yansıtıyor mu, bu çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.
Erkek şiddetinin nedenleri arasında öfke kontrolüne yapılan vurguyu da eleştiren Büyükgöze, “Bakanlık, erkeklerin öfkesini rehabilite ederek şiddeti durdurabileceğini düşünüyor. Oysa erkekler yalnızca öfkeli oldukları için değil, kadınlara şiddet uygulamayı hak gördükleri için bunu yapıyorlar. Bu bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği meselesidir” dedi.
Raporun eksiklerine değinen Büyükgöze, şu noktalara dikkat çekti:
-
Rapor, özellikle babadan veya erkek kardeşten gelen şiddeti içermiyor.
-
Yabancı erkeklerin uyguladığı şiddete yapılan vurgu, “ev içi şiddeti” tolere edilebilir bir durum gibi gösteriyor.
-
Medeni duruma göre yapılan ayrım, “kadınlar evlenince mutlu olur” algısını pekiştiriyor.
-
Fiziksel şiddete dair oranlar gerçeği yansıtmıyor, çünkü “şiddeti adlandırmak” kolay bir süreç değil.
-
Ekonomik şiddet oranları düşük gösteriliyor; oysa çalışan kadınlar da maaş kartlarına el konulması veya kredi borçlarının üzerlerine alınması gibi yollarla ekonomik şiddete maruz kalıyor.
Büyükgöze, “Hayatın kendisi bize hiçbir şeyin azaldığını söylemiyor. Kadınların yaşadıkları şiddet biçimleri, verilerden çok daha derin ve yaygın” dedi.