Ege Saati Gazetesinden Mürvet Kubay'ın haberine göre ,yangınları söndürme konusunda Türk Hava Kurumu’nun sisteme dahil edilmediğini öne süren Oktay Erdağı, "Çünkü THK, ihalelere aracılık etmiyor, siyasete boyun eğmiyordu” diye konuştu
Her yaz Türkiye orman yangınlarıyla boğuşurken, kamuoyunun aklındaki bazı sorular yıllardır yanıt bekliyor. Ege Saati Gazetesi’ne konuşan Sivil Havacılık eski Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütmüş Oktay Erdağı, yangınlarla mücadelede yetersiz kalışın perde arkasını anlattı. Erdağı’na göre yaşananlar, teknik eksiklikten değil; siyasi tercihler, liyakat eksikliği ve bağımsız kurumların sistem dışına itilmesinden kaynaklanıyor.
Sistem çöktü
“Ancak umut var. Çözüm hâlâ mümkün” diyen Erdağı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye’de orman yangınlarıyla havadan mücadele 1985 yılında Türk Hava Kurumu (THK) öncülüğünde başlatıldı. Dromader ve Antonov tipi Rus uçaklarıyla yapılan müdahaleler kısa sürede başarı sağladı. Ancak zamanla siyasetin gölgesindeki kararlar, bu yapıyı sistem dışına itti. Bugün, THK uçakları hangarlarda çürümeye terk edilmiş durumda. Nedeni ne teknik yetersizlik ne de ekonomik sıkıntı; asıl sebep, bağımsız kurumların devre dışı bırakılması. 2000’li yıllarda THK, Orman Bakanlığı’nın desteğiyle 9 adet CL-215 yangın söndürme uçağı satın aldı. Ancak planlanan modernizasyon tamamlanmadı. Bu uçaklar ‘devlet hava aracı’ statüsüne alınarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün (SHGM) denetimi dışında bırakıldı. Denetimsiz kalan filo zamanla uçuş güvenliğini yitirdi, bakım zinciri çöktü."
Aracılar kazandı
Rus helikopterlerinin daha ucuza kiralanacağı yerde fahiş fiyatlarla başka ülkelerden alım yapıldığını öne süren Erdağı; "1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla piyasaya sürülen Mi-17 ve Mi-18 helikopterleri Türkiye için büyük bir fırsattı. Ancak bu helikopterler, Avrupa standartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle sistem dışında bırakıldı. Yerine, kiralık hava araçları devreye alındı. 1996’da saatlik 150 dolara kiralanan helikopterler, 2020’ye gelindiğinde 8.500 dolara çıktı. 5 yıllık büyük ihale, Polatlı merkezli bir şirkete verildi. Kazanan aracılar oldu, kamu kaynakları heba edildi” dedi.
THK sistem dışı kaldı
Yangınla mücadelede Türk Hava Kurumu’nun sisteme dahil edilmediğini öner süren Oktay Erdağı, “Türkiye, yerli ve kalıcı bir yangın söndürme filosu kurma potansiyeline sahipti. Ancak alınacak kararlar liyakatle değil, sadakatle şekillendi. Kanada, ABD ve Brezilya gibi ülkelerden uçak alımı mümkünken, tercihler siyasi yakınlığa göre yapıldı. THK ise bağımsız yapısı nedeniyle sistem dışına itildi. Çünkü THK, ihalelere aracılık etmiyor, siyasete boyun eğmiyordu” diye konuştu.
‘Devlet hava aracı’
ICAO (Dünya Sivil Havacılık Örgütü) Şikago Sözleşmesi’nin 3. maddesinin açık olduğuna dikkat çeken Erdağı sözlerine şöyle devam etti:
"Devlet hava araçları yalnızca askerî, gümrük ve kolluk kuvvetlerine tahsis edilebilir. Türkiye, yangın söndürme uçaklarını 'devlet hava aracı' ilan ederek bu kuralı deldi. Böylece uçaklar sivil denetimden çıkarıldı uluslararası şeffaflık ve hesap verilebilirlik ortadan kaldırıldı. Yangın uçaklarının 'devlet hava aracı' statüsüne alınması yalnızca teknik değil, siyasi bir tercihti. Bu adım sayesinde bakım, maliyet ve ihale süreçleri kamuoyunun erişemeyeceği bir alana taşındı. Ne Sayıştay denetimi işliyor, ne de kamuoyu hesap sorabiliyor.”
Yangınla mücadelede bilimsel yöntemlerin yanı sıra uzmanlık birikiminin de ikinci plana atıldığını söyleyen Oktay Erdağı, sözlerini şöyle noktaladı:
"Türk Hava Kurumu’nun yılların tecrübesi yok sayıldı. Liyakat yerine siyasi kadrolar tercih edildi. Her yaz ormanlar kül olurken, birkaç kiralık helikopterle yürütülen göstermelik müdahaleler basına servis edildi. Gerçek çözüm değil, görüntü yönetildi. Yapılması gereken; yerli filo, şeffaf ihale ve siyasi bağımsızlık.”