Sosyalist düşüncelerle tanıştığımız ilk gençlik yıllarında Aşık Mahzuni’nin “Amerika katil katil” türküsünü söylerdik.
“Bütün insanlık adına
Amerika katil katil
Kanun yapar kendi teper
Amerika katil katil
Vietnam'ın suçu nedir
Hür yaşamak ayıp mıdır
Atom patlat ister kudur
Amerika katil katil
Türk Milleti Türk Milleti
Nerden gelmiş elin iti
Bu gidişin sonu kötü!”
****
Bir diğer versiyonundan da bir ‘dörtlük’ vereyim:
“Devleti devlete çatar
İt gibi pusuda yatar
Kan döktürür silah satar
(Kan döktüren silah satan)
Amerika katil katil”
Sol’un tarihi, Amerikan karşıtlığı üzerine kurulmuştur.
Daha Kurtuluş Savaşı sırasında ABD mandasını önerenlere karşı çıkmış, Mustafa Kemal’in yanında yerini almıştır.
1945 sonrasında İnönü’ye rağmen sol Amerikan zırhlılarının Türk karasularında boy göstermesini protesto etmiş, zulümle, işkenceyle, baskıyla susturulmaya çalışılmıştır.
Hem Tek Parti CHP hem Demokrat Parti döneminde…
****
Buna karşılık sağ cenah, Sovyetler Birliği’nin tehditleri (!) ve komünizm öcüsüyle hep Amerika’nın yanında yer aldı.
Komünizmle Mücadele Dernekleri, Necip Fazıl söylemleri ve milliyetçi liderlerin Ruzi Nazar başta olmak üzere CIA istasyon şefleriyle yakınlıkları sol tarafından eleştiri konusu yapıldı.
6. filoya karşı Deniz Gezmiş ve arkadaşları eylem yaparken, şükür namazı kılanların bir kısmı bugün sol düşünceye emperyalizm dersi vermeye kalkıyorlar.
****
Evet, ABD ile ilk flört adımını atan İsmet İnönü’ydü. Sovyetler Birliği’nin Kars-Ardahan’ı istemesi, Boğazlar’dan hak talep etmesi nedeniyle kaygıya kapılan İnönü, denize düşerken yılana sarıldı.
Oysa Sovyetler’in İkinci Dünya Savaşı galipleri arasında olmasına rağmen savaşa girmeyeceği birkaç yıl sonra Kore’de ortaya çıkmıştı.
ABD dahil “Hür dünya” Kore’yi işgal ederken, bu ülke ile 500 kilometre sınırı bulunan Çin, ABD askerleri sınırına dayanınca savaşa girdi. Buna rağmen Kore ile 17 kilometre sınırı bulunan Sovyetler savaşa taraf olmadı.
***
Aynı İnönü Kıbrıs sonrasında ABD Başkanı Johnson’un küstah mektubuna “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır” yanıtı verdi.
Ecevit daha da ileri gitti, Kıbrıs’a çıkarma emri vererek, ABD’nin ambargosuna muhatap olmak zorunda kaldı.
Amerika bütün gücüyle Türkiye’nin içindeyken yaptı bunu…
Üsler, ikili anlaşmalar Demokrat Parti döneminde başlayan karanlık ilişkiler öyle bir noktaya varmıştı ki, ülkemizin içinde ABD’nin neyi vardı, bilinmiyordu.
****
CHP eski Milletvekili, Dr. Engin Ünsal, 28 Kasım 2020 Cumhuriyet’te, bu konuda çok ilginç bilgiler içeren bir yazı yazdı.
ABD ambargosuna karşı 1975 yılında TBMM adına Adalet Partisi Milletvekili Kamuran İnan ile CHP adına Dr. Engin Ünsal Amerika’ya giderek Pentagon’daki toplantıya katılırlar.
Türk heyeti tezlerini savunmak için, “Türkiye, NATO’nun en doğudaki uç ülkesidir. Doğu’dan gelecek ve demokratik özgürlükleri tehlikeye atacak bir saldırıya karşı elimizdeki Amerikan silahlarını kullanamazsak bundan NATO üyeleri ve en çok da Amerika zarar görür” derler.
Buna karşılık Amerikalı general gizli bir dosya çıkararak, bizim heyetin sadece bakmak koşuluyla önüne koyar.
Sonrasını Engin Ünsal’dan dinleyelim:
“Dosyada bir Türkiye haritası vardı ve bu haritada atom bombalarının hangi şehirlerimizde olduğu gösteriliyordu. Donup kalmıştık, T.C. hükümetinden gizlenen bir haritaya bakıyorduk ve 15’e yakın ilimizde bulunan atom bombalarının işaretlerini hayretle seyrediyorduk.
Dosyayı generale iade ettikten sonra adam bize öyle bir cümle söyledi ki balyoz yemiş gibi olduk. ‘Beyler, sizin silaha ihtiyacınız yok, gerektiğinde biz sizi bu bombalarla koruruz’ dedikten sonra toplantının bittiğini söyledi.”
***
Acaba bugün de o nükleer silahlar Türkiye’de mi?
Eğer hala bu ülkenin sınırları içindeyse o bombalar, S-400 nedeniyle bize yaptırım uygulama niyetinde olan ABD’nin üslerini söküp atmayı, bombaları da evlerine göndermeyi ciddi ciddi düşünmeliyiz!
***
Bu yazının dipnotu: Türkiye’nin bağımsızlığı konusunda önemli bir adım olan S-400 kararını CHP başta olmak üzere bütün muhalefet desteklemeli ve Amerika’nın karşısında ortak bir kararla dik durulmalı…