Moralinizi bozmayın !

Aslında çok iyimser bir tabiata sahibim. Geleceğe hep umutla bakar, aydınlık ve güzel günlerin bizi beklediğine inanır, umutsuzlara moral veririm hep.

Öyle ya en çaresiz ve en güçsüz, en bitkin zamanımızda yedi düvelle dövüşmedik, hepsini denize dökmedik, hilafeti yıkıp Cumhuriyet’i kurmadık mı? Bir avuç vatansever yoktan var etmedi mi ülkemizi, Atatürk’ümüz ve silah arkadaşları olmasaydı Türkiye, devletiyle milletiyle olur muydu hiç? Elde yok avuçta yoktu o yıllarda. Askeri araç, gereç, cephane ve yiyecek yokluğuna rağmen, mucizeler yaratmadık mı? O zaman da hain doluydu içimizde, Kürt isyanları, Ermeni vahşeti, Arap ihanetleri peş peşe patlıyordu. Ama hepsinin üstesinden geldik işte. Üstte yok, başta yok, perişandık ama en kötü halimizle yarattığımız tablo, muhteşem değil miydi? Koca donanmaları denize gömdük. Yunan Ordusunu perişan, İngilizleri rezil ettik. İtalyanları, Fransızları önümüze katıp kovaladık Anadolu’dan. Yok halimizle yaptık bunları…

Şimdi yoktan var ettiğimiz bir vatanı, çok tehlikeli bir iklime mecbur ediyor, demokrasinin ve Cumhuriyetin kazanımlarını bozuk para gibi harcıyoruz. Son çeyrek asırda yaptığımız en büyük yanlışlık, dini devlet işlerine iyice karıştırmak oldu. İkinci yanlışlık ise demokrasiyi etnik tartışmalarla hırpalamak, kimlik kavgalarıyla zayıf düşürmek…Millet kavramıyla devamlı oynuyoruz. Ümmeti ön plana çekiyor, topraklarımıza milyonlarca mülteciyi alıyor, demografik yapımızı ciddi ve telafi edilemeyecek biçimde tehlikeye düşürüyoruz. Ordumuzun Cumhuriyeti koruma ve kollama ödevine (askeri vesayeti kaldırıyoruz)diye son verdik. Yerine siyasi vesayeti,(çok kötü başkanlık modeliyle) geçirdik.

Planlamayı dağıttık. Tecrübeli ve liyakat sahibi devlet kadrolarını evlerine yolladık. Yılların devlet tecrübesinin üstünü kırmızı kalemle çizerek, yepyeni ve acemi kadrolarla , siyasi yandaşlarla yeni Türkiye’yi yaratmaya kalkıştık. Olmadı tabii, milletin çoğu bu yüzden eski Türkiye’yi özler hale geldi. Anayasa Mahkemesinin kararlarını bile tanımayan, devletin tüm kurumlarının yetkisini tek elde toplayan, aklına estiği gibi hareket eden ve hiçbir yere hesap vermeyen bir yönetim anlayışıyla yaşıyoruz. Bu yönetim anlayışı devletin tüm fabrikalarını, tesislerini, iktisadi devlet teşekküllerini babalar gibi sattı. Sadece devletin değerleri değil, özel sektörün ünlü ve para kazanan pek çok markası da yabancıların eline geçti.

Önümüze gelen her şeyi özelleştirdik. Koca koca çok değerli kurumları yok pahasına elden çıkardık. Elektrik bile devletin değil artık. Alan özel firmalar gerekli yatırımları yapmadıkları için, millet hem sıkıntı çekiyor hem de dünyanın parasını ödüyor. Dağlarımızı, ormanlarımızı, turizm bölgelerimizdeki en değerli yerlerimizi dahi madencilere verdik. Doğayı mahvettik, zeytinliklerimizi perişan ettik, köylerimizi ve köylülerimizi açlığa mahkum ettik. Tarımı bitirdik, bakliyatın neredeyse tamamını ithal ediyoruz artık. Eğitimi tanınmaz hale getirdik. Köy okullarını kapattık, köy çocuklarını okusunlar diye minibüslerle ilçelere taşıdık. Her yere Üniversiteler açtık. Eskinin ortaokul seviyesini bile yakalayamayan mezunlarının işsiz güçsüz dolaşmalarına sebep olduk. Hangi birini sayayım.

Şimdi kalkmış, terörsüz Türkiye sloganıyla yine kimlik tartışmaları yapıyor, olmayacak duaya amin diyecek projelerle uğraşıyoruz. İşte yine anadilde eğitim, dağdan inecek eşkıya ve canilere siyaset imkanı, Apo’ya özgürlük ve eşitlik istekleri. Adamlar açık açık söylüyorlar bunları. DEM Başkanvekillerini bir dinleyin, daha neler istiyorlar neler.. Bu kafayla, bu ısrar ve inatla nasıl barışacağız. Türklüğü tartışan, kimlik kavgası yapan bu anlayışla nasıl uzlaşacağız? Niyetim pişmiş aşa su katmak değil. Pişirilmeye çalışılan aşın yanlış kaynatıldığını ve yanlış yapıldığını anlatmaya çalışıyorum. Biz bu filmi daha önce de milletçe seyretmemiş miydik?

Neyse bütün bunlara ve tüm olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye’nin aydınlık ve parlak geleceğinden, eskisinden çok daha umutlu olduğumu söylemeliyim. İster inanın ister inanmayın, sabırlı Türk insanının gücü, eninde sonunda devletimizi ve milletimizi düze çıkaracaktır. Nasıl çok kötü şartlara rağmen dün başarabildiysek bunu, bugün de yaptığımız tüm yanlışları süratle düzelteceğiz. Moralinizi bozmayın.