Erdoğan Trump görüşmesi; ekonomiden, dış politikaya, savunmaya ve jeopolitiğe kadar Türkiye’nin yakın geleceğine ipotek koyacak gibi duruyor. Görüşmelerin detaylarına tam olarak sahip değiliz. Nadir Toprak elementleri konusunda ne gibi sözler verildi bilmiyoruz. Heybeliada Ruhban Okulunun açılması, Lozan’da delik açmak anlamına geliyor.
Uçak alımları, savunma anlaşmaları, Suriye’de ne yapmamız gerektiği, Halkbank davası gibi konuları bir tarafa bırakıyorum. Bana göre iki temel konu hayati önem taşıyor. Enerji anlaşmaları ve meşruiyet meselesi…
ABD’den sıvılaştırılmış doğal gaz alımı. Türkiye’nin doğal gaz ithalatında ülkelerin paylarına kısaca bir göz atalım: Rusya yüzde 41, Azerbaycan yüzde 22, İran yüzde 14, ABD yüzde 11, Cezayir yüzde 10. Tedarik çeşitlemesi güzel de, sıvılaştırılmış Amerikan gazı, Rus doğal gazına göre daya yüksek bedelli. O nedenle anlamı kalmıyor.
Trump’ın Türkiye ile işbirliği için Rusya’dan petrol almaması talebi… Petrol ithalatında Rusya’ya bağımlılık kolay kolay azaltılacak gibi değil. Rusya yüzde 67, Irak yüzde 10, Kazakistan yüzde 6, Suudi Arabistan yüzde 4… Bu ithalat kompozisyonu ile “Savunma sanayinde, F35’de ABD yaptırımlarını kaldırabilirim ama Rusya’dan petrol alma” sözünü birlikte değerlendirirsek, Trump, “Rusya’dan petrol almaya devam ediyorsun” diyerek Erdoğan’a verdiği sözleri yerine getirmeyebilir ya da Türkiye’den daha fazla taviz koparabilir.
Bu görüşmelerde turpun büyüğü, meşrulaştırma… Büyükelçi Tom Barrrack, gözümüze sokarak açıkladı. “Trump çok akıllı bir adam. Türkiye’de demokrasi var ama otokrasi de var. Erdoğan’ın ihtiyacı olan şey, meşruiyet. Bunu ona Trump verebilir.”
Bu açıklamanın ardından Trump, kaybettiği 2020 seçimini hileli olarak tanımlarken, Erdoğan’a bakarak “Hileli seçimleri, herkesten daha iyi bilir” diye ifade kullandı. Bu iki ifade, Erdoğan’ın kazandığı seçimlerin ve Türkiye’deki demokrasinin meşru olmadığı anlamına gelmiyor mu?
2017 referandumundan itibaren sık kullandığım bir teşhisim var. O yüzden gönül rahatlığı ile tekrarlayabilirim. Kemal Kılıçdaroğlu AKP iktidarının bütün gayrı meşruluklarını meşrulaştırdı. Karşı Devrimin figüranı gibi davrandı. 2017 referandumu da, Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı da bunun örnekleridir. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu gittikten sonra, meşrulaştırma işi anlaşılan ABD Başkanı Trump’a kaldı. Bir iktidarın meşruluğu, dürüst ve adil seçimlerle, anayasa ve hukuka bağlılığı ile sağlanır.
Bu meşruiyet karşılığında neyi ve neleri kaybettik ve kaybedeceğiz? Henüz bilmiyoruz ama tahminde bulunabiliyoruz. Meşrulaştırma işi emperyalizmin tahtında oturan ABD Başkanına kalmışsa, hukuk ve özgürlükler alanında daha büyük tatsızlıklar yolda demektir. Ekonomik sömürü, dış politika, savunma ve jeopolitik teslimiyetteki doz artışları da cabası.
Biz ABD’den yüksek bütçeli Boeing, LNG alımı yapma sözü verdik. Gümrükleri sıfırladık. Peki Türkiye olarak ne kazandık? ABD, yerli olduğunu iddia ettiğimiz Kaan uçaklarının motorunu vermiyor. F 16’ları ve F35’leri verip vermeyeceği belli değil. PKK/YPG’ye silah, ekonomi ve siyasal desteğini sürdürüyor. Güney Kıbrıs’ı silahlandırıyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kendi Mavi Vatanında sismik araştırmalar yapmasına ve enerji kaynaklarına ulaşmasına izin vermiyor.