Manşetlerden okunan barış

Irak’ın Süleymaniye kenti yakınlarında, yaklaşık otuz PKK’lı sembolik bir törenle silah bıraktı. Silahlar toplandı, alevler arasında yakıldı, kameralara dramatik görüntüler verildi. Türkiye’den gelen ilk açıklamalar temkinliydi ama umutluydu: “Tarihi bir fırsat… Yeni bir sayfa…” dendi.

Peki barış dediğimiz şey yalnızca dağdaki silahın sustuğu bir an mıdır? Yoksa o sessizliğin şehirlerde, siyasette, adalette karşılık bulduğu bir dönüşüm mü gerektirir?

Bu sorular sadece Türkiye'nin içinde değil, sınırlarının çok ötesinde de sıklıkla soruluyor 11 Temmuz gününden beri. Bu gelişmenin uluslararası medyaya nasıl yansıdığını özetledim izler için:

Uluslararası Medya Ne Dedi?

Reuters bu töreni, “Türkiye için tarihi bir kırılma noktası” olarak niteledi ve PKK’lıların silahları yakarak veda etmelerini “kırk yıllık çatışmanın fiziksel simgelerinin kül edilmesi” şeklinde yorumladı (Reuters, 2025).

Associated Press (AP), bu gelişmeyi “barışa giden yolda ilk somut jest” olarak tanımlarken, devamının Öcalan’ın hukuki statüsü, demokratik reformlar ve Kürt temsil sorunuyla desteklenmesi gerektiğini yazdı (AP News, 2025).

Financial Times daha temkinliydi. “Erdoğan bu girişimi kendi siyasi hedefleriyle uyumlu hale getirmeye çalışıyor olabilir” diyerek, iç politik hesapların bu barış hamlesine gölge düşürebileceğine dikkat çekti (FT, 2025).

The Guardian ise törenin sembolik etkisini olumlu bulmakla birlikte, sürecin “kimlerle ve hangi mutabakatla yürütüldüğünün hâlâ belirsiz” olduğunu vurguladı. Al Jazeera English ise “barış kelimesi medyada yer buldu ama sahada güven inşa edilmediği sürece bu kırılganlık kalıcı olur” yorumunu yaptı.

Bölgesel Diplomasi, Küresel Şüphe

Bu gelişme sadece Türkiye’nin iç meselesi değil. Süreç, dış politikada da yankı buldu.

ABD, resmi bir açıklama yapmazken Reuters’a konuşan diplomatik kaynaklar “şiddetin son bulmasını desteklediklerini” ifade etti. Ancak sürecin Kürt halkının tamamını kapsamadığı sürece kalıcı olamayacağına dikkat çektiler.

Avrupa Birliği, barışı olumlu karşıladı ama “ifade özgürlüğü, siyasi temsil ve hukukun üstünlüğü ile desteklenmeyen hiçbir çözüm kalıcı olmaz” mesajını verdi. Euronews’te çıkan yorumlarda, Türkiye’nin halen DEM’li siyasetçilere uyguladığı baskılar hatırlatıldı ve süreç “samimiyet testine tabi tutulmalı” denildi.

İran ve Suriye, PKK’nın bu adımına dair kamuoyu önünde konuşmasa da, süreci dikkatle izliyor. İran'ın PKK’nın Suriye kolu olan YPG’ye dair yaklaşımı, Türkiye’nin bu süreci Suriye sınırına da genişletip genişletmeyeceğine göre şekillenecek. Suriye rejimine yakın Al Mayadeen ise “Türkiye kendi belirlediği çerçevede terörü tanımlıyor ve barışı da buna göre kurguluyor” diyerek eleştirisini ortaya koydu.

Irak Merkezi Hükümeti ise süreçten memnun. Süleymaniye'deki adım, Bağdat’ın Türkiye ile istihbarat ve güvenlik iş birliğini artırabileceği bir alan olarak görülüyor.

Uluslararası medya bu süreci umut dolu ama ihtiyatlı manşetlerle karşıladı. Ve hepsi ortak bir soru sordu: Bu sadece bir gösteri mi, yoksa gerçekten yeni bir dönemin başlangıcı mı?

Barış için sadece silahların susması yetmez. Vicdanların, adaletin, siyasetin konuşması gerekir. Süreç şeffaf değilse; halkı, meclisi, toplumu dahil etmiyorsa; terörün adı değişip yeri değişiyorsa – bu sadece bir geçici sessizlik olur. Türkiye’nin en büyük mücadelesi artık sadece terörle değil, inandırıcılıkla.

Uluslararası medya manşetlerini attı. Barış ihtimalini yazdı ama sonuna da bir “?” koydu. Şimdi o soruya biz cevap vereceğiz. Hem içeride, hem dışarıda…