Neyi, nasıl koruyacağımızı şaşırdık. Yaz mevsimi ile birlikte orman yangınları başladı. Gururumuz Türk Hava Kurumunun yangın uçakları özellikle eski orman bakanlarından birinin ısrarlı kaprisleri sonucu devre dışı bırakıldı.
Doğayı, denizleri, ormanları, zeytinlikleri, tarım alanlarını, sulak alanları önce asli görevleri bu varlıkları korumak olan Çevre Bakanlığından, Orman Bakanlığından, Turizm Bakanlığından korumamız gerekiyor.
Bu bakanlıklar ve bürokrasi, rant uğruna madenciler, turizmciler, müteahhitler ne istiyorsa yapıyor. Turizm Bakanı, işletmeci ve turizmci sıfatıyla kendi kendine dilekçe yazıyor. Hemen arkasından masanın diğer tarafına oturarak, bu kez bakan olarak, arkeolojik ve doğal SİT alanı olan arazileri bu kez bakan olarak kendine tahsis ediyor.
Geçtiğimiz Cuma günü de yazmıştık. Yasa geri çekilinceye kadar ısrarla yazacağız. Muğla’da biri Gökova Körfezi’nde, diğeri de onun hemen 25 kilometre üstünde Akbelen Ormanlarında kurulan, ekonomik ömrünü tamamlamış köhne kömür santralları için, zeytinlikleri yok edecek yasa teklifini Meclise 11’inci kez gönderdiler.
Hatırlarsınız son iki yıldır, yine anayasa ve yasaları hiçe sayarak, arkalarına jandarma desteğini de alarak, Akbelen Ormanları ve zeytinlikleri talan etmişler, ama sonucunda da kömür bulamamışlardı. Çünkü 1990 yılından beri bölgede kömür çıkartılıyordu ve artık rezervler bitti. Şimdi, yeni alanlarda zeytin ve orman katliamına hazırlanıyorlar. Bölgede kömür rezervleri de iyice azaldı. Üstelik de kalorisi çok düşük bir kömür.
Öylesine gözleri dönmüş ki… Bir ton kaliteli ithal kömür 300-400 dolar civarında. Buna karşılık zeytinyağının tonu 10 bin dolar ve ağaçların ömrü maden gibi 10 yıl, 30 yıllık rezerve sahip değil. 3000 yıllık ömrü olan zeytin ağaçlarını kesecekler. Bölgedeki 26 köyü boşaltacaklar, insanları yerlerinden, yurtlarından, tarlalarından, zeytinliklerinden edecekler. Yaptıkları işin ekonomik mantığı da yok. Tamamen yağma ve sömürü üzerine.
Çıkartılmaya çalışılan yasa sadece kömür madenciliği için değil. Her türlü madencilik faaliyetlerinde doğanın talan edilmesine kolaylık sağlıyor. Ama bu yasayı hazırlatan iki müteahhit, sadece Türkiye’de değil, dünyada da devletten en çok ihale alan iki şirket. Aklınıza gelen Hazine Garantili köprüler ve otoyollar, elektrik dağıtım şirketleri hep bu yasanın hazırlanması için lobi yapan üç şirket.
Muğla’daki her türlü madencilik faaliyeti, Muğla’ya, Muğla halkına ve Türk ekonomisine çok daha fazla katkıda bulunacak, tarım ve turizm faaliyetlerine de darbe indiriyor.
Bir konuyu ısrarla vurguluyorum. Tekrarda yarar var. Madenciliğin, Türk ekonomisine en ufak bir katkısı yok. Türkiye’deki bütün madencilik faaliyetlerinin ulusal gelir içindeki payı (GSYH) sadece yüzde 1… Bu yüzde 1’lik ekonomik büyüklüğün, Türk halkının refahına ve devlete de en ufak katkısı yok. Madenciler, çıkardıkları madenlerin en fazla binde 5’i kadar devlet hakkı payı ödüyorlar. Çıkardıkları bir kilo altın için devlete sadece 2 gram veriyorlar. Diğer madenlerde de durum çok farklı değil. Tüm topluma ait olan varlıklarımızı sömürüyorlar, devlete katkıda bulunmuyorlar. Turizmin ve tarımın en büyük sermayesi doğayı tahrip ederek, turizm ve tarım gelirlerinin düşmesine neden oluyorlar. Geniş bir kesimin ekmeği ile oynuyorlar.