Kadın Katilleri Her Yerde!

Yüzlerce Yıldır Bitmeyen Acı

 

Matematikçi, Astronom ve Filozof Kadını Parçalayarak Öldürdükten Sonra Şehrin Meydanında Vücudundan Geriye Kalan Parçaları Yaktılar!

 

Aylin Sözer, erkek katili tarafından öldürülürken çığlıklarını “Kimse Duymadı!”

Selda Taş, erkek katili tarafından öldürülürken çığlıklarını “Kimse Duymadı!”

Vesile Dönmez, erkek katili tarafından öldürülürken çığlıklarını “Kimse Duymadı!”

Betül Tuğluk, erkek katili tarafından öldürülürken çığlıklarını “Kimse Duymadı!”

 

Oysa bu çığlıklar yeri göğü inletti.

Biz, kulaklarımızı kapatmak ile yetindik.

 

Tıpkı 2.000 yıl önce evinden zorla alınarak götürüldüğü kilisede etleri atılan taşlarla parça parça edilene kadar işkence yapılarak öldürülen İskenderiye Kütüphanesi'nde felsefe, matematik ve astronomi üzerine dersler veren Dünya’nın ilk kadın filozofu Hypatia’nın çığlıklarını kimsenin duymadığı, duymak istemediği gibi…

 

 

 

Hypatia öldürülmeye götürülürken, Louis Figuier (1866)

 

Hypatia öldürülürken, Charles William Mitchell

Hypatia'nın ölümü hakkında bugün en güvenilir kaynak, bir Hristiyan olan Socrates Scholasticus'un 439'da yazmayı tamamladığı "Historia Ecclesiastica" adlı yapıtıdır. Bu yapıta göre olaylar Socrates Scholasticus'un anlatımı ile şöyle gelişir:

 

«  ...Hypatia'nın sık sık Vali Orestus ile görüşmesi Hristiyanların hoşuna gitmiyordu. Hypatia'nın, Vali Orestus ile Piskopos Cyril'in uzlaşmasını engellemeye çalıştığı düşünülüyordu. Böyle düşünen bir grup bağnaz, Peter adındaki çete liderleri ile birlikte Hypatia'nın evinin önünde pusuya yattılar ve onu beklemeye başladılar. Hypatia eve geldiğinde ise onu kaçırıp Caesareum adındaki bir kiliseye götürdükten sonra tamamen soydular. Ardından onu taşlayarak öldürdüler. Daha sonra Hypatia'nın parçalanmış bedenini alıp Cinaron adındaki bir yerde yaktılar. »

(Socrates Scholasticus, Ecclesiastical History)

 

Peki ya bizim kadınlarımızın ölüm emrini veren katil erkeklerin nedenleri?

Eşinin boşanmak istemesi, 

Sevgilisinin ayrılmak istemesi,

Eşinin, sevgilisinin barışmayı reddetmesi, 

Sevgilisinin evlenme teklifini reddetmesi, 

İlişkiyi reddetmek,

Kendi hayatına dair karar almak istemesi,

Son söz;

Kadın cinayetlerinin bitmemesinin birinci ve en önemli nedeni;

Biz kadınların; hem cinslerimizin ilk attıkları çığlıkları (sorunlarını) dinlemiyor, kulaklarımızı tıkıyoruz. Ki aile içi şiddet yaşayan, eşi tarafından ölümle tehdit edilen bu kurban kadınlarımız önce aileleri, sonra komşuları, sonra da samimi oldukları arkadaşlarıyla konuşur. Biz toplum olarak  “Kocandır yapar!” sözlerimizle bu kurban kadınları kendi kaderlerine terk ediyoruz. Yani bir anlamda çığlıklarına henüz öldürülmeden önce kulaklarımızı tıkıyoruz.

 

Bu bakış açımızı değiştirmediğimiz sürece kadın cinayetleri artarak devam edecek.

 

Kadın cinayetlerinin bitmemesinin ikinci ve en önemli nedeni;

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın, maddi gücü yeterli olmayan bu kadınlarımızın, yeni bir hayat kurmak istediklerinde destek vermiyor veya yetersiz destek veriyor olması. Veya desteklerini bir defalık yapıyor olması.

 

Kadın cinayetlerinin bitmemesinin üçüncü ve en önemli nedeni;

Devletimizin kadın cinayetleri ile ilgili olarak ayrı bir bölüm oluşturmadan, zaten işleri başından aşkın polislerimize daha da yük bindirerek aile içi şiddet, kadın cinayetleri öncesi yapılan şikâyetlerde yeteri kadar mesai harcayamaması.

 

Ayrıca; kurban kadının çaresizlik, korku, aile ve çevre baskısıyla polise giderek şikâyetini geri çekip celladının serbest bırakılmasını sağlaması…

 

Şimdi geldik meselenin kökten çözümüne;

 

Kadın cinayetlerini işleyen erkekler,

Tecavüz vakalarını gerçekleştiren erkekler,

Hayvana tecavüz, çocuğa tecavüz, yaşlıya tecavüz, kadına tecavüz…

 

Cezaevleri bu suçu işleyen erkekler için çözüm değil, tam tersine yeni suçlar işlemelerine zemin hazırlayan yerler olmaktan çıkarılmalı.

 

Psikolojik tedavi şart;

Şuç işlemeye meyilli, öfke kontrolü olmayan “Ya benimsin ya kara toprağın” bakış açıyla düşünen. Tecavüze yeltenmiş veya suçu işlemiş erkeklerin ömür boyu tedavileri devam etmeli. İyileşme gösterip cezalarını çekseler bile serbest bırakıldıklarında da yakın takiplerden vazgeçilmemeli.

 

Suçu işleyen, işlemeye meyilli bu şahısların aileleri de tedavi kapsamına alınmalı, tedavi edilmeli.

 

Bu insanlar bir virüs gibi toplum içine bırakıldıklarında dokundukları insana zarar verir.

 

Şayet bu insanlar iyileşme göstermiyorlarsa asla ve asla toplum içine salınmamalı…

 

Dünya 8 Mart Kadın Gününüz Kutlu Olsun. Lütfen çığlıkları duyalım.

İlginizi Çekebilir