ORTADOĞU UZMANI USTA GAZETECİ HÜSNÜ MAHALLİ, İSRAİL- İRAN ÇATIŞMASINI EGE SAATİ GAZETESİNE DEĞERLENDİRDİ
Ortadoğu yeni bir kırılmanın eşiğinde
MÜRVET KUBAY (ÖZEL HABER)
Ortadoğu ve siyaset uzmanı, gazeteci Hüsnü Mahalli, İsrail’in İran’a saldırısıyla başlayan yeni dönemi, “Ortadoğu’nun yeni bir kırılmanın eşiğinde olduğu” şeklinde değerlendirdi. Mahalli “Bu sadece İran-İsrail sorunu değil; ABD, Batı ve İsrail üçgeninin bölgeyi yeniden dizayn etme stratejisinin bir devamı. Türkiye’nin alacağı pozisyon ve atacağı adımlar, önümüzdeki sürecin en kritik belirleyicilerinden biri olacak’’ dedi.
“Nükleer bahane, asıl hedef İran’ın teslim olması” ifadelerini kullanan Mahalli, Egesaati’nin sorularına verdiği yanıtlarla saldırının özüne parmak basarak, “Geçmişte aynı İsrail ve ABD, Şii Şah rejiminin stratejik müttefikiydi ve Şah’ın nükleer programına destek veriyorlardı. Bu da gösteriyor ki mesele nükleer ya da mezhepsel değil. Asıl mesele, İran’ın ABD ve batılı müttefiklerine direnmesi, teslim olmamasıdır’’ diye konuştu. Mahalli Egesaati’nin sorularını şöyle yanıtladı:
‘İran, bağımsız’
İsrail’in İran’a saldırısı Ortadoğu’daki dengeleri değiştirir mi?
-Öncelikle olayın nedenine bakmak gerekir. İsrail ve Batılı ülkeler, İran’ın nükleer programından endişe duyduklarını söylüyor. Tahran’ın atom bombası geliştireceği iddia ediliyor fakat kimse İsrail’in elindeki 80 nükleer başlıktan bahsetmiyor. İran, programının barışçıl, enerji üretimi ve bilimsel araştırma amaçlı olduğunu söylüyor. 2015’te imzalanan “nükleer anlaşmayla” bunu uluslararası denetime açtı. Ancak Trump, 2017’de bu anlaşmayı tek taraflı olarak iptal etti. Ardından provokatif söylemlerle gerginliği tırmandırdı.
2020’de CIA, İran’ın en önemli komutanlarından Kasım Süleymani’yi Bağdat’ta öldürdü. İsrail ise çok sayıda İranlı bilim insanı ve askeri yetkiliyi suikastlarla hedef aldı. Son olarak, Hamas lideri İsmail Heniye, Tahran’da öldürüldü. Ancak geçmişte aynı İsrail ve ABD, Şii Şah rejiminin stratejik müttefikiydi ve Şah’ın nükleer programına destek veriyorlardı. Bu da gösteriyor ki mesele nükleer ya da mezhepsel değil. Asıl mesele, İran’ın bağımsız kalmayı sürdürmesidir.
‘Trump yalan söylüyor’
ABD Başkanı Trump, “İsrail’in İran’a saldırısıyla alakamız yok” dedi. Ne düşünüyorsunuz?
-Kesinlikle yalan söylüyor. Gazze ve Lübnan savaşlarında olduğu gibi, ABD ve Batı her alanda İsrail’e sınırsız destek sağlıyor. İran’ı çevreleyen tüm ülkelerde (Türkiye, Pakistan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Umman, BAE, Suudi Arabistan, Irak, Suriye, Ürdün) Amerikan üsleri mevcut. Bu üsler, İsrail’in güvenliğine hizmet ediyor. Uydu sistemleri ve istihbarat paylaşımıyla İsrail’e sürekli bilgi akışı sağlanıyor. ABD, BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkını her zaman İsrail lehine kullanıyor. Dolayısıyla Trump’ın bu açıklaması, sorumluluktan kaçma çabasıdır.
‘Göç dalgası mümkün’
Türkiye bu süreçte nasıl bir politika izlemeli, göç dalgası riski var mı?
-Ankara, Suriye savaşında mezhep söylemleriyle İran’la zaman zaman karşı karşıya geldi. Arap ülkelerinin bir kısmı da İran’a karşı düşmanca tutumlar sergiliyordu. Bugün ise tablo biraz değişmiş olsa da, hâlâ kimse çıkıp ‘Ben İran’ın yanındayım, İsrail saldırgan’ diyemiyor.
Malatya Kürecik’teki radar üssü İran’ı gözetliyor ve bu bilgiler doğrudan ABD’ye, oradan da İsrail’e aktarılıyor. Eğer savaş şiddetlenirse Türkiye’ye doğru yeni bir göç dalgası mümkündür. 1980’deki İran-Irak Savaşı sırasında ve 1979’daki devrimde olduğu gibi, binlerce İranlı Türkiye’ye sığınmıştı. Bu senaryo yeniden yaşanabilir.
‘Dengeler değişiyor’
Bu çatışmalar Ortadoğu haritasını etkiler mi?
-Harita üzerinde bir değişiklik olmasa da, dengeler tamamen sarsılmış durumda. ‘Arap Baharı’nın kanlı sürecinde bölge darmadağın oldu. İsrail, Gazze ve Lübnan’ı harap etti, on binlerce insan öldürüldü. Hamas ve Hizbullah liderleri hedef alındı.
Suriye’de ise ABD ve bölgesel müttefiklerinin desteğiyle, dünyanın en tehlikeli teröristlerinden sayılan El Nusra lideri Colani, sözde iktidar sahibi yapıldı. Colani ve grubu İran’a açık düşmanlık içinde.
İsrail’le ilişkiler artıyor
İslam ülkeleri ve özellikle Araplar neden sessiz?
Çoğu Arap yönetimi, ABD işbirlikçisi pozisyonunda. Mısır, Ürdün, BAE, Fas, Bahreyn ve Sudan gibi ülkeler İsrail’le açık ilişki kurmuş durumda. Bu ülkelerde demokrasi yok, halk iradesi yok; ne denirse onu yapıyorlar. Mezhepsel olarak İran’a karşılar ama Şii olan Şah’ı çok seviyorlardı çünkü o da tıpkı onlar gibi ABD ve İsrail’le dosttu.
Sıra Türkiye’ye gelebilir
İslam coğrafyasında yaşanan krizler Türkiye’ye sıçrar mı, böyle bir ihtimal var mı?
ABD ve Batı destekli İsrail var oldukça ve bu politikalarını sürdürdükçe her şey mümkün. 1947’de kurulan İsrail, hâlâ ‘Nil’den Fırat’a kadar olan bölge bizim’ diyor. Bu ifade; Filistin, Lübnan, Suriye, Ürdün’ün tamamı ile Mısır, Irak, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin bazı bölgelerini kapsıyor.
Yahudiler, dünyanın farklı ülkelerinden gelip Filistin’de devlet kurduysa, amaçları yalnızca toprak değil, ideolojik ve dinsel bir projedir. Bu anlayış değişmedi. Filistinlileri katlettiler, şimdi İran’a saldırıyorlar. Sıra başkalarına da gelebilir!
Ortadoğu yeni bir kırılmanın eşiğinde. Bu sadece İran-İsrail sorunu değil; ABD, Batı ve İsrail üçgeninin bölgeyi yeniden dizayn etme stratejisinin bir devamı. Türkiye’nin alacağı pozisyon ve atacağı adımlar, önümüzdeki sürecin en kritik belirleyicilerinden biri olacak.