Hoş geldin eylül

“Yaz mevsiminin güzelliklerini gölgeleyen, bizi mutsuz eden, orman yangınlarıyla biz de yandık, yüreğimizle kahrolduk. Son yılların en sıcak günleri ve savaşlar, kuraklık güzelim yaz mevsiminde her gün üzüntülü haberlerle geçti.

Hoş geldin eylül, merhaba!

Buluşmaların okula dönüşlerin, kavuşmaların ayı bize güzellikler getir.

Altın ışınlarıyla yakmayan güneşin sonsuz mavi gökyüzün griye dönüşse bile mutlulukların, barışın, bol yağmurlu sonbaharın müjdecisi olman dileğiyle…

Ne demiş, Cemal Süreya: “Bir gün aklına gelecek

Olursam

Bana şiir ısmarla

Eylülü konuşalım.” Selma Sağlamtaş

Yaz, ardından üzüntüleri bırakarak çekildi. Güneşin altın parıltısı, artık bir ferahlık değil, içimizi tüketen bir ağırlık gibi üzerine çöktü günlerin. Alevlerin yuttuğu ormanları izlerken yalnız ağaçların değil, yüreğimizin de yandığını hissettik. Haberler; savaşların, kuraklığın, acının diliyle konuştu. Yaz, çocuk kahkahalarıyla değil, çoğu zaman sessiz ağıtlarla doldu.

Sanki gökyüzüne serilen ince bir perdeyle yazın ateşini söndürdün. Senin gelişin, bir ayın diğerine dönüşü değil; insanın içinden geçen, görünmeyen bir yolculuktur. Çünkü eylül, yalnızca mevsimlerin değişimi değildir; ruhun da başka bir mevsime adım atışıdır.

***

Sen biraz hüznün kardeşisin, evet. Sararmış yaprakların her düşüşünde bir vedayı fısıldarsın. Ama aynı zamanda umutla örülmüşsün: Kavuşmaların, okul sıralarında yeniden açılan defterlerin, yıllar sonra rastlanan dost bakışlarının ayısın. Gidişleri sessizlikle karşılasak da, gelişleri heyecanla kutladığımız bir zamansın.

Altın ışıklarını artık yakmadan gönderen güneş, seninle birlikte sükûnete bürünür. Rüzgâr, yazın telaşını ardında bırakıp insanın yüzünü okşar. Gökyüzün grileşse de bu gri, umutsuzluğun değil, bereketin rengidir. Çünkü bulutlar, yağmurun habercisidir. Ve yağmur, yanan toprağı serinletir, küllerin arasından yeniden filizlenmeye hazırlanan hayatı besler.

Eylül, sen aslında bir öğretmensin. Doğanın dilinden sabrı anlatırsın bize. Düşmeyi, solmayı, geride bırakmayı, ama aynı zamanda yeniden başlamayı öğretirsin. Seninle birlikte insan, kendi içindeki fazlalıkları döker, düşüncelerini arıtır. Yazın coşkulu gürültüsünden sonra sen, dingin bir şarkı gibi kulaklarımıza dolarsın.

***

Cemal Süreya’nın dediği gibi, bir gün akla gelirsen “Eylülü konuşmak” şiir ısmarlamaktır kendine. Çünkü sen, sözcüklerin gizli bahçesini açarsın. Senin ayın, insanı daha çok düşündürür, daha çok yazdırır, daha çok özlemle doldurur. Seninle birlikte hatıralar da değişir: Yazın gürültüsü içinde unutulmuş bir bakış, senin sessizliğinde yeniden canlanır.

Yüreğimize serinlik, gözlerimize umut, topraklarımıza bereket getir. Bizi yakıp tüketen yangınların ardından yeniden filizlenme gücü ver. Barışın, yağmurun, kavuşmaların ve sükûnetin mevsimini başlat.

Biz, senin gelişini sadece takvimden okumuyoruz. Biz senin gelişini havadaki kokudan, gökyüzündeki buluttan, yaprağın sararmasından, kalbin derin bir nefes alabilmesinden anlıyoruz.

Hoş geldin eylül…

Ve hoş bulduk sana.