Gölgesi eksik günler yaşıyoruz

Bazı günler, adını koyamadığımız bir eksiklikle uyanırız. Gökyüzü tanıdıktır, yollar aynı, saatler yerli yerindedir ama insan kendi içinde eksik hisseder. Sanki içimizde bir şey yarım kalmış da devam eden her an, o yarımın etrafında dolanıyordur. İşte böyle zamanlara “Gölgesi Eksik Günler” diyorum ben.

“Beni en çok, olmadığım anlar yordu.

Sessizliğe sarındım,

çünkü kelimeler elimden kaydı bir bir.

Gökyüzü bile sırtını döndü bu gece,

ay, yüzünü göstermiyor.

Bir sigara gibi yandım,

dumanıma tutunan olmadı.” Şiirler, sadece okunmaz—yaşanır.

Bu şiirin en çarpıcı yanı, çok şey söylemeden insanın en derin yerine temas edebilmesi. “Beni en çok, olmadığım anlar yordu” cümlesine dikkat çekmek istiyorum. Bir varlık değil, bir yokluk yorgunluğu bu. Kalabalıklar içinde görünmeyen, konuşmalar içinde hiç söylenmeyen bir sessizlik. Hepimizin içinde zaman zaman uğrayıp duran o tanımsız boşluk.

Bazı insanlar yaşarken yorgun düşmez, ama bir süre sonra var olmaya çalışmaktan yorulur. Yani, bir şeyleri sürdürmek, kendini anlatmak, anlaşılmak için çabalamak… Ve bu çabanın karşılıksız kalışı, insanı içten içe tüketir. “Bir sigara gibi yandım, / dumanıma tutunan olmadı.” diyen biri, zaten yanmanın ötesinde bir yalnızlığı anlatıyordur.

Zamanın taraf seçmesi, insanın ortada kalışı, hiçbir yere ait hissedemeyişi… Tüm bunlar modern zamanların sıradan görünümlü ama derin buhranlarını taşıyor. İnsan artık anı bile biriktirmiyor, çünkü her anı, içinde bir eksikle geliyor. Tamamlanamıyor hiçbir şey; ne cümle, ne duygu, ne ilişki…

Ve belki de bu yüzden, şöyle diyorum:

“Şimdi pencere kenarında,

gözüm dışarda değil—

içimde olanı izliyorum.”

Dış dünyayı izlemekten vazgeçmiş biri, artık içindeki sessizliğin manzarasında oturuyordur. Orası sessizdir belki ama sandığımız kadar boş değildir. Çünkü insan en çok orada kendisiyle karşılaşır. İşte bu söyleyemediğimiz, tarif edemediğimiz, hatta zaman zaman adını bile bilmediğimiz hisleri, bir başkasının kaleminden dökülmüş gibi değil de, sanki bizim içimizden çıkmış gibi okumamıza yarar. Sadece bir şiir değil bu, hepimizin bir sabah uyanıp da hâlâ geçmeyen bir hissi. Bazen gölgesi eksik günler yaşarız. Ama yine de yazmak, okumak, anlamaya çalışmak; bir adım atmadan yorulan yüreklere bir nebze olsun soluk aldırır. Ben de aynı ülkem ve ülkemdeki insanlar gibiyim. Diliyorum ki, güzel ülkemin, güzel insanlarının hayata daha mutlu ve umutlu bakacağı günler çok yakındır.

***

Bu haftanın kitaplarında ise en sevdiğimiz, en çok okunan şiir kitaplarını paylaşmak istiyorum: Nazım Hikmet- Memleketimden İnsan Manzaraları, Orhan Veli Bütün Şiirleri, Atilla İlhan -Ayrılık Sevdaya Dahil, Ümit Yaşar Oğuzcan- Aşka Dair Nesirler, Veysel Çolak-Kan Kırmızı Hayat, Melih Cevdet Anday Bütün Şiirleri, Tuğrul Keskin Ürperti, Yusuf Alper- Sonsuza Akan Irmakta.