Canım İzmir'im...

Canım dilber şehir, eşsiz sevgili İzmir / Ulu Çatalkaya'n, gök mavisi körfezin / Yeşil Yamanların, çeşitli bağlarınla / Ege'nin güzeli, incilerin incisisin diyor ve İzmir'e olan o eşsiz sevgisini anlatıyordu Dario Moreno bu şarkı sözleri ile... Usta sanatçı gibi kelimeleri böylesine güzel yan yana dizemesem de İzmir aşığı bir İzmirli olarak, bugünkü Konak kültür turundan izlenimlerimi paylaşmaya çalışacağım. Seyyah olup düştüm yollara. Evet, bu sabah gazetenin yolunu tutmak yerine, İzmir'in o eşsiz tarih kokan sokaklarının yolunu tuttum. Neredeyse hemen her gün hepimizin içinden geçtiği tarihe tanıklık etmiş o güzelim sokaklara farklı bir gözden bakma fırsatım oldu bu kez. Konak Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu Konak Tarih Gezileri'nin ilki ile bugün Basmane'den Kadifekale'ye uzanan bir yolculuğa çıktık.

Rotamızda ilk durağımız Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün doğduğu evdi. İsmet İnönü Anı Evi, eskiden Mekke Yokuşu olarak anılan dik merdivenli dar bir sokakta sizi karşılıyor. Cumbalı evlerinin arasında bulunan anı evi aynı zamanda bir kütüphaneye de sahip. Gezerken üst katta bulunan eski bir radyodan İnönü'nün sesinden Cumhuriyet'in ilk on yılını anlattığı kaydı da dinleyebiliyorsunuz. Gittiğiniz zaman mutlaka eşi Mevhibe Hanım'ın Paşa'ya yazdığı mektuplara göz atın derim, 57 yıllık evlilik hayatlarının ne kadar sevgi ve saygı dolu olduğunu gözler önüne seriyor her bir satır. Paşa'nın doğduğu evden çıkıp İkiçeşmelik üzerinden Kadifekale'nin yolunu tutuyoruz sonrasında. 

İpekyolu, Roma Yolu, Baharat Yolu derken oluyor Altınyol. Her gün binlerce adımın atıldığı üzerinde durduğumuz o tarihi dokunun farkına varıyorsunuz yol boyunca. Rehberimiz Mustafa Temel'in anlatımıyla da yolculuk ve gezdiğimiz topraklar daha da anlam kazanıyor, 2000 yıllık geçmiş tarihi birer yaprak olup dökülüyor önümüze. Eşrefpaşa'dan çıkıp Kadifekale'ye vardığımız zaman İzmir bize tüm cazibesiyle göz kırpıyor. Ayağının altında şehrin dört bir yanını gördüğün eşsiz manzarası bir yanda turkuaz körfezi ve ona eşlik eden meltem... Tarihi bilgilerin yanı sıra rivayetlerle hikayesini öğrendiğimiz yerlerden bazıları da Pagos Dağı ve Bizans Sarnıcı. Buradan ayrılarak yolculuğumuza Yıldız Sineması ve Tarihi Bıçakçı Han'da devam ediyoruz.

Tekrar gezmeye geleceğim yerlerden biri; 'Loca Memuru Yoksa Lütfen Zili Çalınız' adlı sergi. Mutlaka gezmenizi önereceğim bu sergideki en etkilendiğim şey filmlerin fragmanları oldu. Şimdilerde olduğu gibi insanların elinin altında dokunmatik telefonlar ve internet yok tabii. Seyirciler geliyor çıkacak filmlerin afişlerinin olduğu bölümden seçiyor filmi. Sanırım Yıldız Sineması’nı tek başıma ayrı bir günde kaleme almam gerekecek... Başında yıpranmış filmleri düzelten amcayla birlikte, yerli ve yabancı film bobinlerinin olduğu sandıkla zamanda yolculuk yapıyoruz. Sanırım içinden çıkmak istemediğim bir sergi alanıydı... 

Rehberimiz yaklaşık 9 bin yıldır İzmir'de kesintisiz bir yaşam olduğunu söylüyor son yapılan araştırmalara göre. İzmir'in kalbinde bunca yıldır yatan tarihi mirasa bugün kavuşabilmiş olmak önce biraz üzmüş olsa da geç de olsa keşfetmiş olmanın verdiği heyecanla Konak notlarıma bir yenisini eklemek için tekrar düşüyorum yollara. Dosdoğru Aziz Vukolos Kilise’sine yürüyoruz aynı tozlu sokaklarda. Ortodoks kilisesini gezdikten sonra hemen karşısında bulunan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi’ni ziyaret edebiliyorsunuz. Herkesin görmesi gereken müzeyi geride bırakıp aynı sokaklarda yürümeye devam ettiğimizde Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’de ilk kurşunu sıkarak direnişi başlatan Gazeteci Hasan Tahsin’in evinin önünden geçiyoruz. 

İzmir Radyo ve Demokrasi Müzesi’ni de gezdikten sonra Oteller Sokağı olarak anılan tarihi sokaklardan geçip ilk olarak Konak Belediyesi Basmane Semt Merkezi’ne uğruyoruz. Sıcakkanlı İzmir insanı kapıda karşılıyor bizi. Türk evi olmasına rağmen buranın mimarisi daha önceden gezdiğim Rum evlerini andırıyor bana. İkram edilen sıcacık çayımızı da içtikten sonra dar sokaklardaki tarih yolculuğumuza devam ediyoruz. 

İzmir Kadın Müzesi ve Emir Sultan unvanına sahip Selçuklu Komutanı Seyyid Mükeremeddin’in Türbesi’ni gezdikten sonra son olarak yolumuzun üzerinde bulunan Evliya Çelebi’nin günlüklerinden bildiğimiz Kadı Hamamı’nı görüyoruz. Bacası 500 yıldır tüten ve şimdiki adıyla Şifalı Lüks Hamam olarak bilinen 16. yüzyıldan kalma bu eşsiz tarihi de geride bırakıp, Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e ilk kez girdiği Anafartalar Caddesi’nde bu zaman yolculuğunu bitiriyoruz. İzmir’in eşsiz güzelliklerini ve tarihi mirasını defterime not etmek üzere gazetenin yolunu tutuyorum... Yeni seyahatlerde görüşmek üzere.

Canım dilber şehir, eşsiz sevgili İzmir / Ulu Çatalkaya'n, gök mavisi körfezin / Yeşil Yamanların, çeşitli bağlarınla / Ege'nin güzeli, incilerin incisisin diyor ve İzmir'e olan o eşsiz sevgisini anlatıyordu Dario Moreno bu şarkı sözleri ile... Usta sanatçı gibi kelimeleri böylesine güzel yan yana dizemesem de İzmir aşığı bir İzmirli olarak, bugünkü Konak kültür turundan izlenimlerimi paylaşmaya çalışacağım. Seyyah olup düştüm yollara. Evet, bu sabah gazetenin yolunu tutmak yerine, İzmir'in o eşsiz tarih kokan sokaklarının yolunu tuttum. Neredeyse hemen her gün hepimizin içinden geçtiği tarihe tanıklık etmiş o güzelim sokaklara farklı bir gözden bakma fırsatım oldu bu kez. Konak Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu Konak Tarih Gezileri'nin ilki ile bugün Basmane'den Kadifekale'ye uzanan bir yolculuğa çıktık.

Rotamızda ilk durağımız Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün doğduğu evdi. İsmet İnönü Anı Evi, eskiden Mekke Yokuşu olarak anılan dik merdivenli dar bir sokakta sizi karşılıyor. Cumbalı evlerinin arasında bulunan anı evi aynı zamanda bir kütüphaneye de sahip. Gezerken üst katta bulunan eski bir radyodan İnönü'nün sesinden Cumhuriyet'in ilk on yılını anlattığı kaydı da dinleyebiliyorsunuz. Gittiğiniz zaman mutlaka eşi Mevhibe Hanım'ın Paşa'ya yazdığı mektuplara göz atın derim, 57 yıllık evlilik hayatlarının ne kadar sevgi ve saygı dolu olduğunu gözler önüne seriyor her bir satır. Paşa'nın doğduğu evden çıkıp İkiçeşmelik üzerinden Kadifekale'nin yolunu tutuyoruz sonrasında.

İpekyolu, Roma Yolu, Baharat Yolu derken oluyor Altınyol. Her gün binlerce adımın atıldığı üzerinde durduğumuz o tarihi dokunun farkına varıyorsunuz yol boyunca. Rehberimiz Mustafa Temel'in anlatımıyla da yolculuk ve gezdiğimiz topraklar daha da anlam kazanıyor, 2000 yıllık geçmiş tarihi birer yaprak olup dökülüyor önümüze. Eşrefpaşa'dan çıkıp Kadifekale'ye vardığımız zaman İzmir bize tüm cazibesiyle göz kırpıyor. Ayağının altında şehrin dört bir yanını gördüğün eşsiz manzarası bir yanda turkuaz körfezi ve ona eşlik eden meltem... Tarihi bilgilerin yanı sıra rivayetlerle hikayesini öğrendiğimiz yerlerden bazıları da Pagos Dağı ve Bizans Sarnıcı. Buradan ayrılarak yolculuğumuza Yıldız Sineması ve Tarihi Bıçakçı Han'da devam ediyoruz.

Tekrar gezmeye geleceğim yerlerden biri; 'Loca Memuru Yoksa Lütfen Zili Çalınız' adlı sergi. Mutlaka gezmenizi önereceğim bu sergideki en etkilendiğim şey filmlerin fragmanları oldu. Şimdilerde olduğu gibi insanların elinin altında dokunmatik telefonlar ve internet yok tabii. Seyirciler geliyor çıkacak filmlerin afişlerinin olduğu bölümden seçiyor filmi. Sanırım Yıldız Sineması’nı tek başıma ayrı bir günde kaleme almam gerekecek... Başında yıpranmış filmleri düzelten amcayla birlikte, yerli ve yabancı film bobinlerinin olduğu sandıkla zamanda yolculuk yapıyoruz. Sanırım içinden çıkmak istemediğim bir sergi alanıydı...

Rehberimiz yaklaşık 9 bin yıldır İzmir'de kesintisiz bir yaşam olduğunu söylüyor son yapılan araştırmalara göre. İzmir'in kalbinde bunca yıldır yatan tarihi mirasa bugün kavuşabilmiş olmak önce biraz üzmüş olsa da geç de olsa keşfetmiş olmanın verdiği heyecanla Konak notlarıma bir yenisini eklemek için tekrar düşüyorum yollara. Dosdoğru Aziz Vukolos Kilise’sine yürüyoruz aynı tozlu sokaklarda. Ortodoks kilisesini gezdikten sonra hemen karşısında bulunan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi’ni ziyaret edebiliyorsunuz. Herkesin görmesi gereken müzeyi geride bırakıp aynı sokaklarda yürümeye devam ettiğimizde Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’de ilk kurşunu sıkarak direnişi başlatan Gazeteci Hasan Tahsin’in evinin önünden geçiyoruz.

İzmir Radyo ve Demokrasi Müzesi’ni de gezdikten sonra Oteller Sokağı olarak anılan tarihi sokaklardan geçip ilk olarak Konak Belediyesi Basmane Semt Merkezi’ne uğruyoruz. Sıcakkanlı İzmir insanı kapıda karşılıyor bizi. Türk evi olmasına rağmen buranın mimarisi daha önceden gezdiğim Rum evlerini andırıyor bana. İkram edilen sıcacık çayımızı da içtikten sonra dar sokaklardaki tarih yolculuğumuza devam ediyoruz.

İzmir Kadın Müzesi ve Emir Sultan unvanına sahip Selçuklu Komutanı Seyyid Mükeremeddin’in Türbesi’ni gezdikten sonra son olarak yolumuzun üzerinde bulunan Evliya Çelebi’nin günlüklerinden bildiğimiz Kadı Hamamı’nı görüyoruz. Bacası 500 yıldır tüten ve şimdiki adıyla Şifalı Lüks Hamam olarak bilinen 16. yüzyıldan kalma bu eşsiz tarihi de geride bırakıp, Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e ilk kez girdiği Anafartalar Caddesi’nde bu zaman yolculuğunu bitiriyoruz. İzmir’in eşsiz güzelliklerini ve tarihi mirasını defterime not etmek üzere gazetenin yolunu tutuyorum... Yeni seyahatlerde görüşmek üzere.

İlginizi Çekebilir