ÖZEL HABER

‘Bu adalet değil, algı iddianamesi’

Türkiyenin önde gelen iki hukukçusu İBB iddianamesini Ege Saati'ne değerlendirdi.

Prof. Dr. Süheyl Batum, iddianamenin Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlatan bir siyasi yargılama tehlikesi oluşturduğunu belirtirken Dr. Barış Erman da ‘algı davası’ değerlendirmesinde bulundu

Özel Haber-Mürvet KUBAY

4 bin sayfalık dev iddianame, “suç örgütü” suçlamaları ve gizli tanık ifadeleri üzerinden yürütülen dava, adil yargılama ve hukuk devleti tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Hukukçular, sürecin FETÖ dönemi davalarını hatırlattığını söyledi. Ege Saati’nin sorularını yanıtlayan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum ile ceza hukukçusu Dr. Barış Erman, aynı görüşü paylaştı: Bu iddianame adalet, değil, algı iddianamesi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturması kapsamında hazırlanan 4 bin sayfalık iddianame, Türkiye’de hukuk ve demokrasi tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. İddianame, yalnızca bir belediye başkanını değil, tüm hukuk sistemini mercek altına alıyor.

Siyasetin gölgesi

Prof. Dr. Süheyl Batum’a göre iddianame; Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlatan bir siyasi yargılama tehlikesi oluşturuyor. FETÖ dönemi davalarındaki gibi, gizli tanık ifadeleri ve kurgusal deliller, adil yargılanma hakkını ciddi şekilde tehdit ediyor. Batum, “Yakın geçmişte gizli tanıklar çoğu zaman çelişkili, sahte veya manipülatifti. Bugün benzer bir yöntem izleniyorsa, Türkiye ciddi bir hukuki riskle karşı karşıya” dedi.

Batum ayrıca, savcının iddianame henüz mahkemeye sunulmadan yaptığı basın açıklamalarını da eleştirdi. Batum; “Savcı, kamuoyu önünde hüküm vermemeli; deliller mahkeme önünde değerlendirilmelidir. Aksi takdirde adil yargılama ilkesi ihlal edilir” diye konuştu.

İddianamede yer alan CHP’nin kapatılması imasına dair göndermeleri de yorumlayan Batum, “Savcı anayasal yetkilerini aşıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Siyasi Partiler Kanunu’na göre, siyasi partiler hakkında dava açma yetkisi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na aittir’’ ifadelerini kullandı.

Lekelenmeme hakkı ihlali

İddianamenin ceza hukuku boyutunu ise Dr. Barış Erman değerlendirdi. Erman’a göre, iddianame Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi kapsamında örgüt kurma ve yönetme suçunun gereklerini tam karşılamıyor. Özellikle belediye başkanının ve bazı muhalefet liderlerinin siyasi konumlarından hareketle bir suç örgütü yaratılmaya çalışılması, somut delil eksikliği doğuruyor.

Erman, “Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, isnat edilen suçlar ve delilleri açıkça belirtmeli. Burada tüm deliller kopyala-yapıştır yöntemiyle eklenmiş, özel hayat verileri kamuoyuna teşhir edilmiştir” dedi.

Erman ayrıca, 3700–4000 sayfalık iddianamenin 15 gün içinde incelenmesinin mümkün olmadığına dikkat çekerek, bunun hem usul hem insan hakları açısından sorunlu olduğunu belirtti. İddianamenin mahkemeye sunulmadan önce medyaya servis edilmesini de eleştiren Erman, bunun bir “algı davası” görüntüsü verdiğini söyledi.

Dr. Barış Erman, şöyle devam etti: “Masumiyet karinesi yalnızca mahkeme önünde değil, kamuoyunda da korunmalı. İddianamenin erken paylaşımı, adil yargılanma ve lekelenmeme hakkını ihlal eder.”

İddianamede talep edilen cezaların, 800 yıldan 2400 yıla kadar değiştiğini vurgulayan Erman, hukuken mümkün olsa da kamuoyunda orantısız ve yanıltıcı bir algı oluşturduğunu ifade etti.

Ortak uyarı

Her iki hukukçu da, İBB iddianamesinin hukuk ve siyaset dengesini bozduğunu, adil yargılama ve masumiyet karinesini tehdit ettiğini vurguluyor. Deliller yerine kurgular, hukuk yerine siyasi hedefler öne çıkarsa, yalnızca bir belediye başkanını değil, Türkiye’nin hukuk sistemini ve demokrasi inancını da temelden sarsabilir.


“Türkiye, bir kez daha FETÖ tipi iddianamelerle değil, gerçek hukuk devleti ilkeleriyle ilerlemek zorunda kalıyor” – Prof. Dr. Süheyl Batum
⦁ “İddianamenin savcı tarafından açıklanmadan medyaya servis edilmesi, adil yargılanma ve lekelenmeme hakkını ihlal eder.” – Dr. Barış Erman
⦁ “Gizli tanıkların usul ve delil yönünden desteklenmesi şart; aksi halde mahkûmiyet mümkün değil.” – Dr. Barış Erman