Bazen de istifa etmemek ihanettir

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, CHP’den istifa edip AKP’ye geçmesi, büyük tepki topladı. İstifa, onursuz bir davranış olarak nitelendi. Ben de aynı düşüncedeyim. Ekonomik ve siyasi çıkar uğruna parti değiştirmeler onursuzluktur. Onursuzluğun en üst mertebesi seçmeni kandırmaktır. İstifanı seçmene anlatamıyorsan, tek başına sokağa çıkamazsın. Ama öyle zamanlar vardır ki, bir siyasi partiden istifa etmek erdemdir. Yakın siyasi tarihimizde de örneği vardır.

1995 milletvekili seçimlerini hatırlamayanlar için özetleyelim.

1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın rahmetli olmasından sonra Başbakan Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığına seçildi. Partisi Doğru Yol’un başına seçilecek olan genel başkan, seçim kazanmadan başbakan olacaktı.

Demirel, partisinde, kendisinden sonraki genel başkan adayını yetiştirmemiş, belirlememişti. Büyük Kongreye müdahale etmedi. Medyanın desteğini arkasına alan zamanın “Sarışın Güzel Kadını” Tansu Çiller, “Atatürkçü, çağdaş ve Türkiye’yi Avrupa Birliğine taşıyacak lider” sloganları ile Doğru Yol Partisi Genel Başkanı seçildi, ardından başbakanlık koltuğuna oturdu.

1995 seçimlerine girerken Tansu Çiller ve Doğru Yol Partisi ve Tansu Çiller’in tüm seçim propagandası yukarıdaki sloganlar üzerine oturuyordu.

“Türkiye’nin başındaki iki büyük bela var. Bir tanesi PKK terörü, diğeri de irtica. İrtica tehlikesi de sadece Erbakan ve Refah Partisi ile sınırlı değil. Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı da, Refah Partisinin arka bahçesidir…

Ben Atatürk’ün kızıyım, Türkiye’yi Avrupa’ya ben taşırım.”

Bütün konuşmalar, televizyon ve gazete reklamları bunun üzerine kurulmuştu.

Seçimler bitti. Sandalye dağılımına göre Erbakan’ın Refah Partisi birinci, Tansu Çiller’in DYP’si ikinci, Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı üçüncü, Ecevit’in DSP’si dördüncü Deniz Baykal’ın CHP’si de beşinci parti oldu.

İzmir’de ise Atatürk’ün kızı ve AB’ye tam üyelik rüzgârı etkili olmuş, Tansu Çiller’in DYP’si 7 milletvekili çıkararak birinci olmuştu.

Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz anlaşsaydı Ecevit ya da Baykal’ı yanlarına alarak hükümet kurabilirlerdi. Ancak Mesut Yılmaz, kendisini sürekli yolsuzlukla suçlayan Tansu Çiller ile ortaklık kurmaya yanaşmadı. Erbakan, Tansu Çiller’e, koalisyona razı olmazsa Yüce Divan tehdidinde bulundu. Tansu Çiller Erbakan’ın başbakanlığına razı oldu ve RefahYol (RP + DYP) koalisyonu kuruldu.

“Türkiye’nin karşısındaki en büyük tehdit irticadır, Erbakan’dır, bunu da ancak ben önlerim” diye seçim kampanyası yapan Tansu Çiller, seçmene verdiği sözün tam aksini yaparak, Erbakan’ı Başbakanlığa taşıdı. Çiller, milli iradeyi resmen sattı.

Bu arada şu önemli notu da vurgulayalım. 28 Şubat’a “Milli iradeye vurulmuş darbe” diyenler, Tansu Çiller’in ve istifa etmeyip DYP’de kalan milletvekillerinin milli iradeyi sattığını sürekli gizlemeye çalıştılar.

Türkiye’nin birçok yerinden Tansu Çiller’e ve DYP’ye tepki geliyordu ama İzmir’deki tepki öyle böyle değildi. Seçmen, Tansu Çiller’e ve DYP’ye çok öfkeliydi. Milletvekillerine DYP’den istifa etmeleri için baskı yapıyordu.

1995 seçimlerinde İzmir’den 7 sandalye ile en çok milletvekili çıkaran DYP’nin yedi milletvekili partilerinden istifa edip Hüsamettin Cindoruk liderliğinde yeni bir parti kurdular. Daha sonra istifa eden Milletvekillerinin sayısı 20’ye yaklaştı.

İşte bu istifalar erdemli istifalardır. Seçmeni kandıran, seçmene ihanet eden partilerinden istifa eden milletvekilleri değil, partiyi ele geçiren Genel Başkan Tansu Çiller’dir…

“Ben Atatürk’ün kızıyım, Türkiye’nin önündeki en büyük iki tehlike PKK terörü ve irticadır” diyen Tansu Çiller, bugün Saray’da… Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve üniter yapısını hedefe koyan Siyasal İslam ve ayrılıkçı Kürt hareketinin açılım sürecine destek veriyor.