Barış, çoğu zaman devletlerarası antlaşmalarla, diplomatik masalarda imzalanan kâğıtlarla ya da askeri çatışmaların sona ermesiyle ilişkilendirilir. Oysa bu kavram, yalnızca siyasi düzlemde değil, bireysel ve toplumsal yaşamın en temel ihtiyaçlarından biridir. İnsan hayatının anlamlı, sürdürülebilir ve huzurlu olabilmesi için barışın hem dış dünyada hem de insanın kendi iç dünyasında kök salması gerekir.
Barış, sadece silahların susması değildir. Bir çocuğun sabah gülümseyerek uyanabilmesi, bir annenin çocuğunu endişe duymadan büyütebilmesi, bir babanın güvenle evine dönebilmesi gibi küçük ama yaşamsal ayrıntılarda kendini gösterir. Bu bağlamda barış, gündelik yaşamın sıradan görünen mutluluklarıyla doğrudan bağlantılıdır.
Barışın bireysel boyutu göz ardı edildiğinde toplumsal huzurun da zedelenmesi kaçınılmazdır. İnsan, önce kendi iç dünyasında denge kurabildiğinde çevresine de güven ve iyilik aktarabilir. İçsel barışa sahip bireylerden oluşan toplumlar, çatışmaya değil dayanışmaya meyillidir.
***
1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında İzmir Kent Konseyi, “Doğayla barış” ana başlığıyla sanatın birleştirici gücüyle hem doğaya hem de barışa dikkat çekti. Geçtiğimiz gün ‘Dö Art Space’de ; İzmir Kent Konsey Başkanı Özgür Topaç, Kent Konseyi Yönetim Kurulu üyesi şair-yazar Özgür Zeybek ve ressam Özgür Şanlı işbirliğiyle unutulmaz bir gece yaşandı. Şair ve yazarlar Ali Fuat Karaöz, Hüseyin Habip Taşkın, Rıza Aslan, Kemal Kantar, Mefküre Timur ve benimde katkılarımla ‘Yaşasın Barış’ sözleri ifade edildi. Şiirler okuduk, şarkılar söyledik ve şair avukat Yücelay Say’ın dinletisi, halk dansları topluluğunun gösterisiyle ‘Tüm Dünya İçin Barış Dileklerimizi’ söyledik.
Kürsüden okuduğum ve 1 Dünya Barış Günü’ne özel kaleme aldığım şiiri sizlerle paylaşıyorum.
Barış
Bir çocuğun sabah uykusundan gülümseyerek uyanmasıdır barış,
Bir annenin kalbinin telaşsız çarpmasıdır.
Toprağa düşen ilk yağmur damlası,
Göğe açılan kanatsız dualardır barış.
Bir baba eve dönerken kapıda karşılanan bakıştır,
Bir kardeşin kardeşine hiç çekinmeden “yanındayım” deyişidir.
Barış,
Birlikte yoğrulan ekmeğin kokusu,
Sıcacık bir sofranın etrafında unutulan derttir.
O,
Çiçeklerin birbirine dokunmadan açabilmesidir,
Çocukların taşsız, kavgazsız sokaklarda koşabilmesidir.
Barış,
Bir şarkının herkese aynı melodiyi söylemesidir,
Bir kitabın herkese aynı ışığı vermesidir.
Ve biz,
Birbirimizin gözlerine bakıp korkusuzca
“Ben de senim” diyebildiğimizde
Gerçek olur barış.
***
Toplumsal barış, ortak değerlerin etrafında birleşmeyi, farklılıkları bir tehdit değil zenginlik olarak görebilmeyi gerektirir. Bir sofrada paylaşılan ekmek, ortak bir türkünün söylenişi ya da bir acının birlikte göğüslenmesi, kolektif barışın en güçlü yapı taşlarıdır. Dolayısıyla barış, yalnızca devletlerin değil, bireylerin de her gün yeniden inşa ettiği bir değerdir.