Politika

Bakırçay Üniversitesi’nde ‘ülkücü çete’ iddiası

Öğrenciler: ‘Kayyum rektör saldırıları görmezden geliyor, bizi yalnızlaştırıyor.’

Basına ve kamuoyuna:

İzmir Bakırçay Üniversitesi ve üniversitenin bulunduğu Seyrek bölgesi, okul döneminin başından beri kendilerine “Bakırçay Ülkücüleri” diyen bir grup tarafından gerçekleştirilen etraflı bir faşist saldırıya ev sahipliği yapıyor. Üniversitenin kayyum rektörü Mustafa Berktaş ve emrindeki idareyse bu saldırıların karşısında hakları için mücadele eden üniversitelileri korumak yerine, üniversiteli arkadaşlarımızı yalnızlaştırmak ve itibarsızlaştırmak için faşistler adına, bu saldırıların her adımını kurumsal bir düzlemde sürdürüyor. Kayyum rektör ve okul idaresi faşist çeteye karşı hiçbir yaptırım uygulamıyor, uygulamadığı gibi destekliyor ve güçlendiriliyor. Bakırçay Üniversitesi’nde öğrenciler SKS Sağlık ve Spor Birimi Başkanı Sedat Eraslan’dan ÖGB’sine, akademisyeninden öğrencisine kadar faşist bir çember içine sıkıştırmaya çalışılıyor.

Üniversiteliler bu ülkücü çete tarafından sözlü ve fiziksel tacize uğruyor, takip ve tehdit ediliyor. Sosyal medyada kendi hesaplarından arkadaşlarımıza tehdit ve hakaret içerikli mesajlar atıyorlar. Bu çete okulda haklarını talep eden öğrencilere alan açmamak için fotoğraflarını çekiyor, ısrarlı takip sonucu evinin konumunu buluyor, telefon numarasıyla birlikte bu bilgiler “Bakırçay Ülkücüleri” isimli whatsapp grubuna atılarak arkadaşlarımız fişlenmeye çalışılıyor. Toplulukları ve sınıflara açılan whatsapp gruplarını tekeline almış bu çete, arkadaşlarımızı öğrenci topluluklarından ve bölüm gruplarından çıkartıyor. Bu haliyle üniversitelinin eğitim hakkı elinden alınıyor. Bizler, bütün bunların açık bir kampüsten uzaklaştırma, hedef gösterme ve saldırıya açık hale getirme hamleleri olduğunu biliyoruz.

Kendilerine Bakırçay Ülkücüleri diyen ne idüğü belirsiz bu faşist grup nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyor sorusunun cevabı çok açık: Kayyum Rektör Mustafa Berktaş bu faşist çeteyle işbirliği içerisinde.

Bakırçay Üniversitesinde yaşanan bu saldırılar her öğrenciye bir şekilde dokunuyor: hiçbir öğrenci bu tehditlerden kaçamıyor: “Bunlar terörist, bölücü, bunlarla konuşursan başın belaya girer,” gibi söylemlerle kampüste akadaşlarımız itibarsızlaştırılmaya ve yalnızlaştırılmaya çalışılırken aynı zamanda ses çıkaran her öğrenciye güvencesiz bir kampüsün adeta sözü veriliyor. Üniversiteliler, amfilerinde yandaş akademisyenler tarafından açıkça terörist ilan ediliyor. Kyk burslarının artırılması için imza toplyan üniversiteliye önce ögb müdahale ediyor, ardından üniversitenin hukuk fakültesi dekanı olan Recep Narter imza toplayan öğrencilere alenen terörist diyor ve talepleri için imza toplayan öğrencileri kriminalize etmeye çalışıyor. Yetmiyor kayum rektör,,,, talepleri için bir araya gelen üniversitelileri soruşturmalarla cezalandırıyor.

Peki bu kadar saldırı ile kuşatmaya çalıştıkları üniversitelilere ne için terörist deniyor;

Yurtta denetimsizlikler sonucu katledilen Zeren Ertaş’ın yarım kalan hayalleri için, daha nitelikli, yaşanabilir, güvenli yurtlar talep ettiği için,

“Üniversitelerimize palalı çeteler nasıl elini kolunu sallaya sallaya giriyor? Hacettepe’de bu palalı çetenin saldırısı sonucu kafa travması geçiren arkadaşımız polis tarafıdan kaçırılmaya çalışılırken, palalılara hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Adalet nerede?” diye sordukları için,

Kampüslerinde tacizci istemedikleri için, tacizci akademisyeni koruyan ve kollayan kayyum rektöre karşı güvenli kampüs istedikleri için,

Bizleri sadece sermaye yararına bilgi üretelim diye yetiştirmeye çalıştıkları, işlerine yaramayan üniversitelileriyse işsizler ordusuna katma çabalarına karşı mücadele ettikleri için,

Üniversitelinin kampüsüde bir tane sabun yokken üniversite bütçesinden kendine havuzlu villa alan kayyum rektör mustafa berktaş’tan hesap sordukları için,

3000 tl kyk ile geçinemezken güvensiz işlerde çalışmak zorunda bırakılıp Ata Emreler gibi katledilmesin diye burslar asgari ücretin yarısına endekslensin, kyk kredileri bursa çevrilsin dedikleri için,

Bu düzenin katlettiği, Ali İsmail’den bugüne hakkını savunmak isteyen her öğrencinin hesabını sorduğu için terörist deniyor.

Bizler bunlarla mücadele ederken, iki kişinin yan yana gelmesinden korkan iktidar ve onun aparatları, bu mücadeleyi kampüslerde sivil faşist çeteleriyle, ögbsiyle sönümlendirmeye çalışıyor. Saray rejiminin üniversiteliye uyguladığı bastırma politikaları bununla da sınırlı kalmıyor, polisiyle jandarmasıyla üniversiteliyi işkence ile gözaltına alıyor.

Bu tablo Akp’nin bütün ülkeye uygulamaya çalıştığı politikaların üniversitelerdeki yüzüdür. İktdarın üniversiteliyi sönümleme çabası, Bakırçaydan Hacettepeye, Egeden, Dokuz Eylüle her kampüste, her üniversitede açıkça görünüyor. Saray rejiminin her sözünü emir kabul eden kayyum rektörler ve onların maşaları olan üniversite idareleri öğrencinin can güvenliğini değil faşizmin propagandasını önceliyor.

Bizler yıllardır verdiğimiz mücadelemizi ve kazanımlarımızı bu baskı ve yıldırma politikalarının, her isyan sesini susturma çabalarının, etraflıca planlanmış saldırılarının yıkılan duvarları altında ezdirmeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bu üniversiteler, bu sokaklar, bu ülke bizlerindir. Bizler yıkılan duvarların arasından güvenli, yaşanabilir, bir ülke; onurlu bir yaşam inşa edeceğiz.

Faşizm bir avuç çetesiyle, tehtidiyle, soruşturmasıyla, palasıyla gelse bile, adil ve güvenli bir yaşam için, bir gelecek için mücadele etmeye devam edeğiz. Memlekete bir gram yararı dokunmamış bir avuç insan karşısında, dayanışmamızla geleceğimiz için geçmişten aldığımız mirasla, çok daha kalabalık yürüyoruz yolumuzda.

Onların bu karanlığına teslim olmayacağız aydınlığa bir adım daha atacak bir adım daha ileri gideceğiz.