Demir sac, kızıl bir ateşle yumuşar; ardından ustanın örs üzerindeki darbeleriyle adeta yeniden yaşam bulur. Her vuruşta, çekiç sesleri metale verilen ritmi ve hayatı simgeler. Atılan her darbe, sanatçının ruhundan çıkan bir imza değil midir? Sıcak dövme bu yüzden yalnızca bir teknik değil, aynı zamanda duyguların ve hayallerin somutlaşmasıdır. Zeytin Kadın heykeli aralarında şair, yazar, gazeteci ve tiyatro oyuncusu Sunay Akın gibi isimlerin de yer aldığı ziyaretçilerle dolup taşıyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Teknikerliği Bölümü’nde eğitimine başlayan ancak bu bölümden keyif almadığını fark eden Ayvalıklı heykeltıraş Muhittin Karakuş ile, babasının demir atölyesinde “ateşle yoğrulan sanat” dediği heykeltıraşlık serüvenini konuştuk.
Üniversiteyi bırakıp Ayvalık’a döndükten sonra, okul yıllarında yaz tatillerinde yardım ettiği babası Mehmet Karakuş’un atölyesinde sürekli çalışmaya başladı. “Babam işini çok seven, çalışkan, demire hayat veren nadide zanaatkârlardandı. 2009 yılında emekli olup atölyeyi bana devretti. Ancak ben daha sanatsal, daha estetik, daha farklı işlerin peşindeydim” diyen Muhittin Karakuş, yaptığı işi şöyle tarif ediyor:
“Demir, ateş ve insan emeği… Bu üç unsurun birleşmesiyle ortaya çıkan sıcak dövme, yalnızca bir metal işleme yöntemi değil, aynı zamanda bir yaratım sanatıdır. Özellikle demir sac, ustaların elinde ateşle yoğrularak hem sertliğini hem de zarifliğini aynı anda sergileyen eserler haline gelir.”
Atölyede çalışmaya başladığı yılları “Öyle mutlu olacağımı, işimi zevkle yapacağımı bilmiyordum” sözleriyle anlatan Karakuş, demirle buluşmanın, sıcaklığı hissetmenin, zarafeti tasarlamanın inceliklerini şöyle aktarıyor:
Demirden ve taştan heykel denemeleri
“Öncelikle atölyenin adını değiştirip “Karakuş Tasarım Atölyesi” koydum. Atölyede iş seçmeye, bana keyif veren işleri almaya ve donanımlı mimarlarla çalışmaya özen gösteriyordum. Sonra mimar olmaya karar verdim; fakat atölyenin yoğun temposu Ayvalık dışına gidip eğitim almama izin vermiyordu. Bu sebeple ilk adım olarak Balıkesir Üniversitesi Ayvalık Meslek Yüksekokulu Mimari Restorasyon Bölümü’nü kazandım. 2023 yılında okul birincisi olarak mezun oldum. Atölyede demir işlerinin yanında mimari restorasyon çalışmaları yaparak Ayvalık’ın tarihi dokusuna katkı sunmaya başladım. Bu arada resim karalamalarım çoktan üç boyutlu hâle gelmişti. Demirden ve taştan heykel denemeleri yapıyordum.”
Sanatın her alanında denemeler
Bugüne dek sanatın neredeyse her alanında denemeler çalıştığını, özellikle resmi hiç bırakmadığını söyleyen Karakuş, her fırsatta karalamalar yaptığını belirtiyor. 1985 Ayvalık doğumlu olan sanatçı, uzun yıllar boyunca Ayvalık Halkevi’nde, okul kulüplerinde ve çeşitli derneklerde oyunculuk deneyimleri olduğunu; ayrıca amatör olarak müzikle ilgilendiğini ve zaman buldukça fotoğraf çektiğini anlatıyor.
Ressam Arif Buz ile geçen yıllar
Kendisini neredeyse çocuk yaşlarından beri tanıyan, zamansız kaybettiğimiz Ressam Arif Buz ile dostluğunun yıllar içinde ağabey–kardeş ilişkisine dönüştüğünü dile getiren Karakuş, o günleri duygu yüklü bir şekilde şöyle anıyor:
İlk heykeller ve ilk heyecan
“Her fırsat bulduğumda, benim için bir ‘Akademi’ olan Arif Buz’un atölyesine giderdim. Atölye gerçekten bir okul gibiydi. Ayvalık’ta yaşayan ya da tatil için gelen pek çok değerli sanatçı orada buluşurdu. Saatler süren fikir alışverişleri, tartışmalar ve etkileşim bizlerin ufkunu açardı. Sevgili Arif ağabeyimin sanat yolculuğumda çok emeği vardır. Pandemi döneminin o karanlık günlerinde birlikte atölyeme kapanıp günlerce üretim yaptık. O günlerden çok güzel işler çıktı. İlk sergimi, 2020 Eylül’ünde Sanayi’deki atölyemde Arif Buz ile birlikte açtım. İlk heykellerim, ilk heyecanımdı.”
Arif Buz’dan ilham
Aklına gelen, çizdiği ya da tasarladığı her şeyi yapmak isteyen Karakuş, hayatın kıyısında köşesinde kalmış, yükü altında ezilmiş insanları konu alan bir sergi açtığını hatırlatıyor:
“Arif Buz’un kendisini anlatırken söylediği çok güzel bir sözü vardı: ‘Ben ötekilerin ressamıyım.’ Sanırım ben de ondan etkilendim.”
Aynı sergiyi daha sonra Ayvalık Belediyesi Orhan Peker Sanat Galerisi’nde sergilediklerini belirten Karakuş, “2022’de Arif Buz’un zamansız gidişi beni derinden yaraladı. Uzun süre toparlanamadım, heykel çalışmadım. Son bir yıldır farklı tarzlarda denemeler yapıyorum; yakın zamanda bir sergi açmayı planlıyorum” diyor.
Zeytin ağacına dönüşen kadın heykeli
Son dönemde Ayvalık Setur Marina’da, Ayvalıkzade’nin kurucuları Serkan Aziz Ceyhan ve Serdar Asaf Ceyhan’dan özel bir teklif aldığını söyleyen Karakuş, o süreci şöyle aktarıyor:
“Ceyhan kardeşler, açacakları mekâna Ayvalıklı bir sanatçıdan Ayvalık’ı anlatan bir heykel istiyorlardı. Daha ilk cümlelerinden itibaren kafamda canlanmaya başlamıştı. Ayvalık denilince akla zeytin gelir. O dönemde gündemde olan ve daha sonra kabul gören zeytin yasası da zeytin ağacı figürünü netleştirdi. Mitolojiden bugüne kadar zeytin; bereketin, barışın, verimliliğin, direncin, üretkenliğin simgesi olmuştur. Bu özellikleri başka bir canlıda aradığımızda karşımıza kadın çıkar. İşte o anda ağzımdan ‘Zeytin kadındır’ cümlesi döküldü. Heykelin ne sadece zeytin ağacı ne de sadece kadın gibi görünmesini istiyordum. Çünkü ikisi de birbirinin aynasıydı; bu yüzden iç içe geçmeliydi. Demir saçtan sıcak dövme tekniğiyle üç ay süren, zorlu ama keyifli bir çalışmanın sonunda, 1000 derece ateşin ve çekiç darbelerinin eşliğinde heykeli tamamladım. Bugün Ayvalık Setur Marina’da, Ayvalıkzade’nin terasında şehre gelenleri selamlıyor. Bu çalışma benim ustalık eserim oldu diyebilirim. Kentimize gelenlerin heykelimi keyifle izlemesi, hatta onunla fotoğraf çektirmesi beni çok mutlu ediyor. Şimdi düşünüyorum da, yaşamımda çok önemli bir yeri olan rahmetli ustam Arif Buz bu günleri görseydi kesinlikle şöyle derdi: ‘Sen ötekilerin heykeltıraşısın.’ Ustam huzur içinde uyusun; onu anmadığımız, hatırlamadığımız bir an yok. İnanıyorum ki, “Zeytin Kadın” bir gün bu kentin sembolü olacak.”