100 yıl önce Türkiye Taliban’dı!

Ortaçağ karanlığında çıkıp gelmiş zebaniler…

Onlara bakınca adeta zaman tünelinde sanıyoruz kendimizi…

Aynı yüzyılda yaşıyoruz ama onlar bin yıl geride…

*****

Hadi televizyonları kıranların kendini heyecan kaptırmış militanlar olduğunu düşünelim.

Ya müzik eğitimi verilen binadaki tüm enstrümanların yok edilmesi?

Müzisyenlerin öldürülmesi?

****

Avukat Sema Aksoy’un yazdığına göre Afgan kadınlarının doğum belgesinde sadece baba adı yazıyor.

Kadının adı yok.

Türkiye’de olduğu gibi mecazi anlamda değil gerçekten yok…

Kadının adı düğün davetiyelerinde yazılmıyor. Gerçi ben bu uygulamayı Taliban kafası yaşayan Türkiye’de bir kısım insanda da gördüm.

Kadının adını davetiyeye yazmayı günah sayıyorlar.

****

Afganistan’da kadın bakkala çıkıp alış-veriş yapamıyor; erkeklerle konuşmak yasak çünkü…

Sema Aksoy’un belirttiğine göre bu ülkede hastane kayıtlarında ve de reçetelerde de kadının adı yazılmıyor.

Doğum yapan kadınının yerine babanın adı var.

Doğum belgesinde adı olmayan kadının ölüm belgesinde de adı yazmıyor elbette; dahası mezar taşlarında kadının adı yok, hep erkek var.

(Cumhuriyet- Avukat Sema Aksoy, Eski Ankara Baro Başkanı).

****

İşte bu ve benzeri durum yaklaşık 100-120 öncesinin Türkiye’sinde de vardı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan’ın anılarını kaleme aldığı bir kitap var.

1800’lü yılların sonlarına doğru kadının, o dönemde toplum içindeki durumuna da şöyle ışık tutuyor:

"O zamanın Türk kadınları, gün aydınlığına kavuşunca kapanan çiçeklere benzerler. Evlilik hayatı, aşağı yukarı her şeye son verir. Erkek kıskançtır. Hatta kadının asıl adı bile anılmaz. Nüfus kağıdı çıkartmak için büyük sıkıntılar çekilir. Ya bir memur hanımın adını sorarsa? Geçmiş zamanlarda bu yüzden sayısız insanın öldürüldüğünü söylersem hayret etmeyiniz."

***

Makbule Atadan'ın düğünle ilgili gözlemleri de çok ilginç:

"Eski düğünlerde erkek tarafının eğlenceleri başkadır, kız tarafının eğlenceleri başka. Kadın ve erkek, kaç-göç yüzünden ayrı ayrı yaşadıkları için ömürlerinin en sevinçli günlerini bile yalnız kendi aralarında geçirmek zorundadır. Hatta bir kadının düğün törenleri sırasında fazla keyifli olması bile doğru sayılmıyordu. Kocası haber alırsa ölçüsüz eğlenmiş diye karısını boşayabilirdi. Düğün neşesiz ve sevinçsizdir."

Bugün bile bazı düğünlere bakın; mevlit okutarak, hiçbir eğlenceye izin verilmeden yapılan evlilikler var.

Dışarıdan bakan birisi o salona girse, cenaze mi var, düğün mü, bilemeyebilir!

***

Evlendikten sonra ailesine hiç gösterilmeyen, ailesi ile hiç görüştürülmeyen kadınların da olduğunu anlatıyor Atatürk'ün Kız Kardeşi...

****

Makbule Atadan annesinin evliliğini ve dönemin gelenek-göreneklerine atıf yapıyor:

"Genç evliler, nesiller boyunca böyle bir düşünüş ve gelenek dekoru içinde yaşamışlardır.

Annemin gençliği tarihimizin en karanlık ve sarsıntılı yılları arasında geçmiştir. Hayatı kafesler arkasında geçen eski Türk kadınının ne derin bir duygusu vardır."

****

Cumhuriyet kurulmadan önce Türkiye bir tür Taliban rejimini yaşıyordu.

Evet reformlar Üçüncü Selim döneminde başladı, İkinci Mahmut döneminde devam etti, Abdülmecit’te zirveye ulaştı.

Ama Türk devrimi gerçek kimliğini Mustafa Kemal Atatürk ile buldu.

Onun sayesinde kadınlar bugün yaşamın tam merkezinde yer alabiliyorlar.

İlginizi Çekebilir